Ekrem Curnal’ın “ya sonrası?” için kaleme aldığı “Turizmin geleceği, Geleceğin Turizmi” yazısı, özellikle turizm sektöründe yoğun ilgiyle karşılandı.

Pandemi günlerine denk gelen yaz sezonu açılışının ertelenmesi, sektörün bu felakete tüm unsurlarıyla hazırlıksız yakalanması ve sektör yöneticilerinin (haklı olarak) sessizliği ve şaşkınlığı da eklenince, çalışanlarda bir karamsarlık ve belirsizlik hakim oldu. Dolayısıyla turizm sektörünün ilgisi, gerçekçi çözüm önerilerini duymaya yöneldi.

Turizmin yeni işleyişine uygun önlemleri uygulayıp, tesislerimizi ve tüm işletmeleri açtık diyelim. Peki, misafirler ülkemize gelecek mi?

Aynı soru, yaklaşan tatil sezonuyla birlikte, öncelikle geçimlerini turizmden sağlayan Avrupa ülkelerinde de gündemde. İspanya ve Polonya, güvenli fiziksel mesafeye uyarak tatil yapabilme stratejileri üzerinde çalışıyor. Köşe yazarları güvenliğe vurgu yapıyor ve yerel turizmde yeni seçenekleri savunuyor.

“Malta gibi tatil ülkeleri bütün ekonomik kayıplara rağmen, yurtdışından turist gelmesine izin vermemeli,” diyor The Times of Malta: “Bir taraftan ekonomiye adım adım start vermeyi sağlayacak, diğer taraftan olası yeni bulaşları kısıtlayacak ikili bir yol en doğru seçenek olabilir. Tabii önlemlerin düzenli olarak denetlenmesi koşuluyla. Bu planın işlemesi için, korkunç ekonomik kayıplara yol açacak da olsa, havaalanının yolcu trafiğine kapalı kalmasını sineye çekmek zorundayız. İzole edilmiş bir ada devlet olmanın avantajları çok az tabii ama toplumun uzun vadeli çıkarları için bu avantajları kullanmak zorundayız.”

Almanya, Haziran ayı ortasına kadar yurtdışı seyahatler konusunda uyarıyor. “Zeit Online”a göre, hükümetin bu uyarının süresini yaz sonrasına uzatma cesareti göstermesi lazım: “İnsanlara, temmuzda ya da ağustosta neler yapabilecekleri konusunda kesin bir şey söylememenin hiç kimseye faydası yok; hele de kısa sürede hazırlanmak zorunda kalacak turizm sektörüne hiç faydası yok. Çalışanların maaşlarını umutlarla ödeyemezsiniz ama geleceklerini planlamalarını sağlayarak bazılarını kurtarabilirsiniz. Bizim bildiğimiz şekilde bir yaz olmayacak bu yıl. Çoğu insan zaten bunun farkında. Şimdi sadece hükümetin bunu resmiyete dökmeye cesaret etmesi gerekiyor.”

Online haber portalı “Azonnali”ye göre, Korona krizi Macaristan turizm sektöründe zaten uzun zamandır şart olan yapısal değişikliğin önünü açabilir: “Nitelikli turizm karşısında artan kitlesel turizm baştan itibaren kendi kalemize attığımız bir goldü. Daha sürdürülebilir ve nitelikli bir tatil sezonunun altyapısını oluşturabileceğimiz tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız bugün. Pandemi süresince olağanüstü bir turist akını yaşanması zaten beklenmiyor. Ama sınırlı turizm hareketliliği de en popüler tatil yörelerinde yoğunlaşmamalı. Bunun yerine zaman ve mekan olarak kademeli bir açılım yapılabilir.”

Helsingin Sanomat, Finlandiya turizm sektörüne yeni müşteri gruplarına hitap etmesini öneriyor: “Finlandiya turizminde en çekici şeyler yaz etkinlikleriydi. Bu yaz bunlar olmayacak. Turizm sektörü sırtını bir süre daha, Çin ya da başka ülkelerden gelecek tatilcilere değil, yerli turiste dayayacak. Bu grubu cezbedebilecek yeni fikirler gerekiyor ama tabii salgın kısıtlamalarını dikkate almak koşuluyla. Genç nesil arasında, Berlin’in gece hayatını ya da Paris’teki mağazaları, Finlandiya’nın çeşitli yörelerinden daha iyi tanıyanlar var. Temiz doğası Finlandiya’yı cazip kılan bir faktör. Ama şimdiye kadar doğa turizmiyle ilgilenmeyenleri nasıl cezbedeceğiz, mesele bu.”


Şu anda tüm dünyada herkesin içinde bulunduğu ikilem, bize gelecekle ilgili kaygının asıl kaynağı hakkında büyük bir ipucu veriyor. Turizm sektörü de buna dahil.

Bu büyük riske rağmen mesleklerimizi yapabilecek miyiz?

Tanju Aşanel

Bir Yorum Yazın