Geçtiğimiz yıl 1 Mayısta yayınlamaya başladığımız yasonrası.com’da ilgi çeken yazı dizilerinden biri, müzik dünyasının önde gelen isimleriyle yaptığımız söyleşiler oldu. Pandeminin yoğun etkileri geçtiğimiz yıl belki de en çok müzik dünyasını sarstı. Geçtiğimiz yıl sorularımızı yanıtlayan değerli müzisyen, yapımcı ve aranjörlere bir yılın ardından yeni sorular yönelttik. Ayrıca bu yılki söyleşilerimize yeni isimler de katıldı.

Üçüncü söyleşimizi besteci, müzisyen Fırat Akarsel’le gerçekleştirdik.

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de müzik dünyası için zor bir yıl geride kaldı. Aradan geçen bir yılda müzik adına neler yapabildiniz?

Geçen yıldan bu yana, “Bir Avuç Su” ve “Umutlar Gökyüzü” adlı iki tekli yayınladım. Sadece bu iki şarkı 250 binin üzerinde dinlendi. Şimdi yeni bir şarkıyı bitirmek üzereyim. Bütün bu üretim süreci ve dinleme oranlarındaki artış beni mutlu ediyor ama sahneden uzak olmak hep bir eksik hissettiriyor. Sahneye çıkıp müziği insanlarla paylaşmanın önemini, yokluğunda daha iyi anladım diyebilirim.

Müzik dünyası yeterince birlik olabildi mi ve yardımlaşabildi mi?

Hiç sanmıyorum. Müzik meslek birliklerinin ve Yunus Emre derneğinin yaptığı kısa süreli yardımlar oldu. Türkiye’de yapılan diğer tüm yardımlar gibi yetersiz kaldılar. Hükümet sosyal devlet reflekslerini gösteremedi. Sağlıklı günlerimizde olağanüstü durumlar yaşandığında, ilk gözden çıkarılan müzik sektörü küresel salgın görünmez oldu. Müzik sektöründen geçinen kaç kişi var? Bunların ne kadarı dernek üyesi, ne kadarı kayıt dışı? Elimizde veri yok. Bu durumda sağlıklı bir birliktelikten bahsetmek zor.

Yanıldığınız bir öngörünüz oldu mu?

Olmaz mı? İlk yanılgım, geçen seneye kadar 625 nüfusu olan küçük ve izole bir köyde güvende ve sakin bir hayat süreceğimi zannetmem oldu herhalde. Şu an evimin etrafında beş ayrı inşaat ve bitmeyen bir gürültü var. Güneyin sakin kentleri çok hızlı göç aldı küresel salgınla birlikte, gürültü ve betonlaşma had safhada. Küresel salgın bazı şeyleri çok hızlı değiştiriyor. Bu konuların ne yöne evrileceğini tahmin etmek oldukça zor.

Geçen yıl, müzik bir yolunu bulur demişim bu söyleşide. Küresel salgın dönemi boyunca, müzik üretiminde patlama yaşandı. Bunun birkaç sebebi olabilir. Eve kapanmak zorunda kalan müzisyenlerin üretime yönelmesi, yeni çıkan müzik programlarıyla artık hiçbir enstrüman çalmadan şarkı yazabilmek. Sebep ne olursa olsun üretim inanılmaz arttı. Çok iyi işler de çıktı, daha taslak halinde bile olmayan kötü kaydedilmiş şarkılar da. Çok şarkı üretilince gündemde kalma süresi de kısaldı, aylarını ayırıp hazırladığın şarkının bir haftası var gündemde kalmak için; çünkü haftaya yeni tekliler, yeni albümler geliyor. Hem de yüzlerce. Sosyal medyada her gün görmeye alıştığımız bir cümleye dönüştü her şey. “Yeni teklim tüm dijital platformlarda.” Yıllar süren uzun çalışmalarla albüm yapmanın, müzisyenin kutsal yolculuğu olduğuna inanmış benim gibi romantik müzisyenler için alışılması gereken yeni bir dönem.

Yüzden fazla müzisyen zor koşullar nedeniyle intihar etti. Müzisyenler sadece maddi değil, manevi destekten de mahrum kaldı diyebilir miyiz? Bununla ilgili önerileriniz var mı?

Çok üzücü, şimdi yalnızca rakamla ifade ettiğimiz koskoca hayatlar, hayaller, hikâyeler yok oldu. Müzisyenler maddi açıdan yeterli yardım görselerdi, işin manevi boyutunu konuşup tartışabilirdik tabii; çünkü hiçbir müzisyen bu işe para için başlamamıştır. Öncelik hep maneviyattır. Söylediğim gibi, küresel salgın döneminde görünmez, duyulmaz oldu müzik sektörü. Bütün ülke ekonomik bir krizdeyken ne zaman sıra gelir ya da gelir mi bilemiyorum.

Şimdi neler yapmalıyız?

Geçen senekinden daha zor bir durumdayız. Son beş aydır yasaklarla yaşamamıza rağmen, virüs yayılmaya devam ediyor. Aşılama yetersiz. Yardımlar yetersiz. Yeni bir kapanmaya girdik. Kimse yardım almıyor. Günü, haftayı, ayı kurtarmaya çalışıyor hükümet. Kararlı bir politika yok. Virüsün kendiliğinden azalmasını bekleyen, önümüzdeki dönem için hiçbir planı olmayan bir yönetimle savruluyoruz. Turizm sezonunda geçen yıla benzer bir hareketlenme olacağını ümit ediyorum. Bu, akmasa da damlayacak geçici bir gelir yaratacak belirli bir kesim için. Ama Türkiye genelinde müzik sektöründe tünelin sonundaki ışık ne zaman belirecek hiçbir fikrim yok. Gece hayatına, yeme içme ve eğlence sektörüne sırtını dönmüş, onu yok sayan bir yönetim anlayışıyla bu iş nereye varacak hiçbir fikrim yok.

Geleceğe dair yeni öngörüleriniz neler?

Geçen yıla göre daha karamsarım. Bir yıldır işimi yapamıyorum. Bu sadece maddi bir gereklilik değil. İnsan gerçekten şu hayatta ne işe yaradığını hatırlayamayacak duruma geliyor. Günlük hayatıma işlemiş bir halsizlik ve umutsuzluk durumu var. Bir yıl daha böyle geçerse ne olur bilemiyorum. Önümüzdeki yıl için yanılacağım birkaç öngörüm olsun isterdim ama maalesef yok.


Fırat Akarsel

Lise yıllarında İstanbul/Silivri’nin kafelerinde gitar çalıp şarkı söyleyerek başlayan müzik yolculuğu aralıksız devam eden Fırat Akarsel bu süreçte Türkiye’nin birçok yerinde sayısız konser ve etkinlikte sahne aldı. Uzun süre birlikte çalıştığı Velvet grubuyla 2012’de yollarını ayıran sanatçı İstanbul’dan hep yaşamak istediği güney sahillerine taşındı ve solo kariyerine devam etti. Mecbur kalmadıkça tarz belirtmekten kaçınan Fırat Akarsel kendi müziğini alternatif rock,pop,indie,funk,folk türlerini içeren geniş bir yelpaze içinde tanımlıyor.



Söyleşi: Tanju Aşanel


Geçtiğimiz yıl yaptığımız söyleşiyi okumak isterseniz:

Diğer söyleşiler:

Bir Yorum Yazın