NEDEN OKUNMALI? Korona virüs, öngörülebilir gelecekte günlük yaşamı etkilerken, aynı zamanda dünya ölçeğinde ilerleyen üç devrimi tetikliyor: atom, dijital ve genomik devrim. Pandeminin muazzam etkisini Johns Hopkins Üniversitesi Profesörü ve şu anda Berlin’deki Robert Bosch Akademisinde çalışan Daniel Hamilton anlatıyor.

Okuma süresi: 10 dakika

Korona kasırgası geçtikten sonra dünya nasıl görünecek? Şimdiye kadar, çoğu yanıt bizzat bu vebanın kendisinin etkisine odaklandı: Karantinaya alınan toplumlar, kargaşa içindeki sağlık sistemleri, kriz ekonomileri, ulusal ve uluslararası kurumların zayıflaması gibi. İnsanlığı tekrar ayağa kaldırmak o kadar büyük bir zorluk ki bu konudaki karar mercileri anlaşılır bir şekilde öncelikli olarak eldeki soruna odaklanıyorlar.

Ancak, korona sonrası gerçekliğimiz için daha keskin gözlere sahip olmalıyız. Bakışlarımızı kaldırırsak ve salgının yarattığı dünyayı sarsan güçlerin, küresel ölçekte ortaya çıkan diğer üç küresel devrimi nasıl etkilediğini ve bunlardan etkilendiğini düşünürsek, Albert Einstein’ın biyografi yazarı Walter Isaacson’ın “varoluşumuzun üç temel çekirdeği: atom, bit ve gen” dediği keşfin sonucunu görürüz.

Atom, bit ve gen etrafındaki devrimler

Einstein ve fizikçileri tarafından yapılan atom devrimi bize transistörler ve yarı iletkenler verdi. Lazerler, radar, temiz elektrik ve GPS, nükleer tıp ve parçacık hızlandırıcıları. Bizi aya koydu, Mars’a ve ötesine itti. Ama bunun yanında bize atom, hidrojen ve nötron bombaları verdi; radyoaktif atıklar, Three Mile Adası, Çernobil ve Fukuşima.

Bit olarak bilinen ikili rakamları kodlama yeteneğimizin yönlendirdiği dijital devrim, insanları ve kıtaları daha önce hiç olmadığı kadar birbirine bağlıyor. Bize bilgisayar ve internet, akıllı telefonlar ve sosyal medya, üç boyutlu yazıcılar, nesnelerin interneti, 5G teknolojileri, hassas tarım ve yapay zekâ verdi. Ama bunun yanında tüm endüstrileri bozdu, gelir eşitsizliklerini hızlandırdı ve beceri boşluklarını genişletti. Bilgisayar korsanları ve troller, karanlık internet ve otonom silahlar üretti. Irkçılığı güçlendirdi, yabancı düşmanlığını körükledi ve diğer birçok önyargı ve nefret biçimini artırdı, bizi gözetim altında tuttu ve muhalifleri bastırmak için otokratları güçlendirdi.

Genlerimizi ve her canlıya ait dizileri sıralayabilme yeteneğimizin yönlendirdiği genomik devrim, bize yeni ilaçlar ve aşılar geliştirme, virüsleri tespit etme ve caydırma, mutasyonları tahmin etme ve onarma; yani, her zamankinden daha kesin ve kişisel olanaklar sunuyor. Bununla birlikte, aynı bilgi virüsleri daha öldürücü hale getirmek, virüslerin ve bakterilerin sentezini ve modifikasyonunu kötücül amaçlarla daha olası hale getirmek, sıfırdan bilinen ve bilinmeyen patojenleri oluşturmak için hammaddeleri üretmek, hatta patojenik biyo-silahlar oluşturmak için kullanılabilir.

Kovid-19 rotayı nasıl belirler?

Her devrim sadece insanların umutlarını dönüştürmekle kalmadı, her biri yeni bir aşamaya girdi. Soğuk savaşın büyük ölçüde iki kutuplu nükleer düzeni, çok sayıda nükleer gücün düzensiz yaygınlaşmasına yol açtı. Silah kontrolü ve diğer mekanizmaların nükleer rekabeti yönetmedeki rolü azalıyor, nükleer kullanım eşiği düşüyor, devlet dışı aktörlerin nükleer malzemelere erişme kabiliyeti artıyor ve nükleer olmayan silahların imha etme kapasitesine eşit nükleer muadilleri artıyor.

“1” ve “0” bitlerine dayanan dijital devrim, yakında aynı anda hem “1” hem de “0” olabilen ve böylece gelecekteki bilgisayarların, mevcut olanların bir yılda yapabildiklerini bir dakika içinde yapmasını sağlayacak kuantum hacmi üreten “qubits”in dönüştürücü gücüne yerini bırakacak gibi görünüyor. Bunun bir sonucu, dijital şifreleme sistemlerinin, insanların, paranın, malların ve hizmetlerin güvenli akışını tehlikeye atacak şekilde bilgisayar korsanlarının eline geçebilme ihtimali.

Genomik devrimin bir sonraki aşaması belki de en derin olanı: İnsanları biyolojik kural koyuculardan, kural koyuculara dönüştürüyor. Beynimizi ve bedenlerimizi ve gelecek nesillerin gücünü artırma yeteneğini, “insan” sözcüğünün anlamı hakkındaki derin etik, yasal, politik ve güvenlik meselelerini gündeme getiriyor.

Dünya ölçeğindeki bu devrimler ilerlerken , kovid-19 önümüzdeki yolda yeşil, sarı ve kırmızı ışıkları bir yakıp bir söndürüyor.

Nerede durmalı ve tekrar başlamalıyız?

Salgın dijital devrim için ışığı, yeşil renkte yakıp söndürüyor. Kasırga azaldığında, daha fazla devlet hizmeti çevrimiçi olacak, daha fazla insan daha esnek çalışacak ve öğrenim alacak. E-ticaret artıyor ve temassız ticaret ortaya çıkıyor; her ikisi de işletim sistemi insan sesi olacak bir konuşma ekonomisinin gelişini müjdeliyor. Dijital finans, paramızı taşıma ve harcama şeklimizi dönüştürüyor, ihtiyacı olan yerlere ve ihtiyaç sahiplerine daha hızlı bir şekilde para dağıtma sözü veriyor.

Pandemi ayrıca dijital-genomik sınır için ışığı, yeşil renkte yakıp söndürüyor. Dijital araçlar, hastalığı izlemek ve bir aşı bulmak için dünya çapında benzeri görülmemiş bir gen sekansı paylaşımını güçlendiriyor. Yapay zekâ ve nesnelerin interneti (IoT) diğer patojenlerin yayılmasını sınırlayabilir. Bu yıl insanlar ilk kez, dijital gen editörlerini hastalıklarla savaşmak için vücutlarına yerleştirecekler. Tele-tıp patlama yaşıyor, sırada tele-ameliyat var.

Bununla birlikte, kendi yenilikçi gücümüzün sonuçlarını yönetme yeteneğimiz söz konusu olduğunda, virüs ışığı sarı renkte yakıp söndürüyor. İletişimi izleme, eğriyi düzleştirmeye yardımcı oldu ancak gizlilik endişelerini de gündeme getirdi. Ksenotransplantasyon (hayvan organlarının insanlara aktarılması) gibi genomik teknikler, insanlığın, tür çizgisini atlayan bir virüs tarafından saldırıya uğradığı bir zamanda bizi durdurmalı. Ve bu sağlık krizi, küresel nükleer düzensizliği ele almazsak mümkün olabilecek dünya ölçeğinde bir yıkımı yeniden düşünmemizi sağlamalı. İnsan kaynaklı iklim değişikliği, gezegenin sağlığını tehdit eden ve sinsice hareket eden bir sorun. İlerlemesini durdurmak içinse, çok az şey yapıldı.

“ Atom çağının ‘ulusal güvenli’ dünyası, korona sonrası dönemin ulus-ötesi güvenlik gerçeklerine yer açmalıdır. ”

Kovid-19 kırmızı ışık yaktığı yer (bu noktada durmalı ve sonra yeniden başlamalıyız), çoğu, 21. yüzyılın devlet merkezli, ağ merkezli ve sağlık merkezli zorluklarıyla örtüşmeyi sağlamaktan ziyade, 20. yüzyılın devlet merkezli dünyası için tasarlanmış küresel kurumların işlevsizliğidir.

Nükleer çağın başlangıcında Einstein, “Atom gücünün serbest bırakılması düşünme şeklimiz dışında her şeyi değiştirdi,” dedi. O zaman, böyle bir devrimci gücün dünyayı nasıl değiştireceğini açıklayacak sözler bile yoktu. Tamamen yeni bir sözcüğe ihtiyacımız vardı.

Yine bugün atom çağının “ulusal güvenlik” dünyası, korona sonrası dönemin ulus-ötesi güvenlik gerçeklerine yer açmalı. Kendi bölgelerini korumaya alışkın olan hükümetler, bağlantılarını nasıl koruyacakları konusunda daha fazla düşünmeli (gıda, ilaç, mal, hizmet, para, halkların ve uluslarının refahının can damarı olan fikirler). Verimliliği ve hızı en üst düzeye çıkarmak için oluşturulmuş çevik küreselleşme ağlarının çeşitlendirme ve yedekleme için yer açması gerekli. AB’nin mevcut krizden öğrendiği gibi, kritik materyaller için tek bir kaynağa aşırı bağımlı olmak tehlikeli olabilir. (Güncel durumda Çin’den gelen ilaç ve tıbbi malzemeler.) “Tam zamanında” teslimat, “her ihtimale karşı” esneklikle dengelenmeli.

En önemlisi, hükümetleri kendilerini belirli patojenlere karşı korumak için umutsuz bir yarışta rekabet etmeye iten, ülkeden ülkeye “stok” zihniyetinin ötesine geçmeliyiz. Genomik devrim, yaşamımızdaki bulaşıcı hastalıkların büyük salgınlarını ortadan kaldırabilmemiz için bize gerekli bilgileri verdi. İhtiyaç duyulan her türlü aşı ve ilacı bulmak ve ortaya çıkarmak, karşılaşılabilecek olası sağlık sorunlarını her yerde yenmek için merkezi bir ağa, sağlık odaklı bir “hızlı tepki” kapasitesi yaratma kapasitesine sahibiz. Güvenliğimizi artırdığımız için sağlığımızı geliştirebiliriz. Ama önce yollarımızı değiştirmeliyiz. Bunun için hayal gücü, birbirimize bağlılık ve liderlik gerekiyor.


Prof. Dr. Daniel Hamilton / Johns Hopkins Üniversitesi


Çeviri: Tanju Aşanel Düzeltme: Deniz Vural

Bir Yorum Yazın