NEDEN OKUNMALI? Düşük gelirli kişiler nasıl desteklenmeli? Bu konuda devletlere düşen görevler ne? Bu yardımlar ekonomiyi nasıl etkiler? Mesele yoksulluk mu yoksa onlara iş sağlayacak yaratıcı fikir eksikliği mi? Nobel ödüllü ekonomist ve Columbia Üniversitesi Kapitalizm ve Toplum Merkezi direktörü Edmund S. Phelps, son yazısında yoksulluğa ve adaletsizliğe dair, kendi çözüm önerilerini sunuyor.

Okuma Süresi: 4 dakika


Dünyanın pek çok yerinde, düşük avantajlı gruplarla, ırk ve cinsiyet ayrımcılığı kurbanlarının düşük ücretlerle çalışmaları üzerine endişeler var. Düşük gelirli bekar anneler için vergi indirimleri, destek sağlayarak çocuklarının gelişimine katkıda bulunsa da çalışan insanlar arasında hâlâ yetersiz beslenme, sağlık sorunları ve madde bağımlılığı gibi yoksulluk belirtileri var.

Daha az dikkat edilen bir konuysa, genellikle çok az ödeme yapıldığı için birçok düşük ücretli çalışanın düzgün işlerden vazgeçmek zorunda kalması. Bu işçiler, iyi bir iş olmadan, iyi bir hayata da sahip olamazlar. Bu tür sonuçlar, özellikle gelişmiş ekonomilerde bir şeylerin ters gittiğine dair korkutucu işaretler; sorun “eşitsizlik” değil, yüksek derecede adaletsizlik.

Toplumun büyük bir kısmı, iş ve girişim ücretlerinde yaşanan düşüş nedeniyle, büyük hayal kırıklığına uğradı. 1970’lerden beri, iş memnuniyetinde genel bir düşüşle birlikte, ABD’de ve daha sonra Birleşik Krallık’ın, Fransa’nın ve Almanya’nın bazı bölgelerinde ve diğer birçok ülkede gerçek ücret artışında fiilen bir durma yaşandı. Dahası reel faiz oranları neredeyse kaybolma noktasına geldi. Bunun temelindeyse, yaratıcılıkta düşüş yatıyor. Açıkça görülüyor ki insan memnuniyeti mekanizmasındaki bazı eksiklikler yeterince ele alınmıyor.

Batı toplumları ekonomik adaleti sağlamak için çalışırken, esas olan yaygın bir iyi yaşam deneyiminin geri kazanılması ve sürdürülmesi. Bu, girişim kapitalizminde olduğu gibi, katılımcıların birikmiş servetlerini ve gelişmiş yeteneklerini çeşitli endüstriler kurmak ve çeşitli projelere yatırım yapmak için tahsis ettikleri anlamlı işler sağlamak anlamına geliyor. Bunu yapmak için de ülkeler, yeni ticari yöntemler ve ürünler tasarlayarak, yaratıcılıklarını kullanabilen ve yeniliği destekleme şansını yakalayacak kadar bilge ve cesur insanlar yetiştirdi ve eğitti.

Aynı zamanda, ekonomik adaletle ilgili bir tartışma da ortaya çıktı. Başkan adayı Joe Biden da dahil olmak üzere Demokrat Partililer, seçilirlerse son kongrelerinde kınanan adaletsizlikleri ele alacaklarına dair beklentileri artırdı. Bunun aksine Ronald Reagan’dan bu yana Cumhuriyetçiler ve Donald Trump, eşitsizliği azaltmayı hedefleyen önlemlerin, ekonomik büyümenin önüne geçtiğini savundular.

Demokratlar, çalışan yoksulların son birkaç yıldır gelirlerini artırmaya yönelik olarak, 1960’larda Lyndon Johnson yönetimi tarafından yürütülen Büyük Toplum’uyla (Great Society) ve 1970’lerde Kazanılan Gelir Vergisi Kredisiyle (Earned Income Tax Credit) başlayan büyük ölçekli ABD programlarını unutmuyorlar. Ayrıca, yakın zamanda Demokratlar, “Medicare”, Yemek Kuponu, “Head Start” gibi yasalarla, beyazlara ve azınlıklara aynı biçimde yardımcı olan bir dizi başka program yasası çıkardı. Bütün bunlar büyümeyi yavaşlattı mı?

Görünüşe göre üretkenlik artışı, daha doğrusu, toplam faktör üretkenliği ve nihayetinde emek üretkenliği, bu yasanın yürürlüğe girmesinden hemen sonra yavaşladı ve internet devriminin zirve yıllarından bağımsız olarak, bastırılmış durumda kaldı. Yine de eski bir sözün dediği gibi: “Korelasyon nedensellik değildir.”

Uzun uzadıya tartışılan ve şimdi kapsamlı bir şekilde test edilen karşıt tezim, büyük üretkenlik yavaşlamasının gerçekten Büyük Toplum’dan değil, yeni ticari ürünler ve yöntemler geliştirmeye hevesli insanların büyük ölçüde kaybedilmesinden kaynaklandığı. Elbette, Büyük Toplum’un yardım ettiği kişilerin suçlanması mantıklı değil. Her durumda, dezavantajlılara daha fazla yardım eden ülkelerin daha az büyümeye sahip olduğunu gösteren herhangi bir ekonometri çalışması yok gibi görünüyor.

Ayrıca “mali kapasite yükü” diye bir endişe de var. Bazı ekonomistler ve iş insanları, yoksulluğun önemli ölçüde azaltılması için gereken parayı toplama umuduyla zaten yüksek olan vergi oranlarını artırmanın çok daha fazla gelir toplayamayacağından korkuyorlar. Hatta vergi mükellefleri işgücü arzlarını kestikçe ve şirketler verimliliklerini artırma konusundaki ilgilerini kaybettikçe gelir de kaybedilebilir. Yine de Batı ekonomilerinin, (buna düşük vergili ABD ekonomisi kesinlikle dahil değil), mali kapasitelerinin sınırlarına ulaştığını gösteren bir akademik kanıt yok.

Bu nedenle, ABD ve farklı derecelerdeki diğer Batılı hükümetler, ekonomik adaletsizlikle savaşmak için yeterli alana sahip. Düşük ücretli işçilerin ücretlerini kabul edilebilir bir düzeye getirmek için devlet, en altta olanların ücretlerini daha fazla yükseltecek bir sübvansiyon takvimi oluşturmak isteyecek. Program daha sonra, artan ücret dilimleri için, kademeli olarak daha düşük maddi yardımlar belirleyecek.

Şu anda ekonomik adaletsizliğe gösterilen ilginin çoğu, filozof John Rawls’un yaklaşık 50 yıl önceki dönüm noktası niteliğindeki çalışması “A Theory of Justice”dan geliyor. Rawls, dikkat çekici bir şekilde, adaletin ödenen en düşük maaşın ücretini maksimuma çekmek gerektiğini ve bunun da kapasitenin vergilendirilmesini gerektireceğini savundu. (Bundan kısa bir süre sonra, 1974 tarihli bir makalede Rawlsçı vergilendirmenin bir modelini oluşturdum.) Tabii ki bir teori çok fazla şeyden tek bir özet çıkarır. Rawls tüm kaynaklardan gelen yoksulluğa odaklandı. Bugün umudum, hem kapsayıcı hem de adil bir ekonomi için çalışmak.

Yoksulluktan çıkış yolunu bilmek önemli olsa da yoksullaşmama yolunu bilmek de aynı derecede önemli. Evrensel temel gelire karşı çıkmalıyız. Kamu geliri, bunun için kullanılmak yerine, düşük ücretli çalışanların özsaygılarını güçlendirerek ve gelirlerini kendilerini geçindirecek bir düzeye yükselterek daha iyi yönlendirilebilir. Ancak evrensel temel gelir, insanları ve çocuklarını işten uzaklaştırıyor ki; bu çoğu insan için, kişisel tatmin ve dünyaya tatmin edici katılım için mevcut tek yol.


Edmund S. Phelps / Nobel ödüllü ekonomist ve Columbia Üniversitesi Kapitalizm ve Toplum Merkezi direktörü


Project Syndicateden çeviren: Tanju Aşanel Düzeltme: Deniz Vural


Bir Yorum Yazın