NEDEN İZLENMELİ? İzmir Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla bu yıl üçüncüsü düzenlenen Felsefe Seminerlerinin ilk oturumuna, ünlü Fransız düşünür Jean-Luc Nancy konuk oldu. Aynı zamanda Nancy’nin, Strasburg Üniversitesinden öğrencisi Prof. Dr. Nami Başer’in de eşlik ettiği bu sunuma, oturum başkanı olarak Doç. Dr. Murat Ertan Kardeş ve program danışmanı olarak Prof. Dr. Kurtul Gülenç katıldı.
İzleme süresi: 2 saat 1 dakika
DÜNYANIN GELECEĞİ, GELECEĞİN DÜNYASI
Dünya ve Gelecek. Bu iki sözcük yan yana geldiğinde hepimizi ilgilendiren kaçınılmaz bir sorular zinciri oluşur: Dünyanın bir geleceği var mı? Bu geleceğin oluşumunda insanın bir rolü olabilir mi? Kentlerimiz, politikalarımız, sanatlar ve bilimler, perspektiflerimiz, kavramlarımız ve tanımlarımız geleceğin dünyasına hazır mı? Dahası, geleceğin dünyasına bugünden bakmayı deneyen biri için hangi düşünme ve eyleme imkanları mevcuttur? İmkanlar asla halihazırda verili değildir, onları açığa çıkarmak için düşünme ve eylemenin güçlerine her zaman ihtiyaç duyarız. Ekolojik felaket senaryolarıyla, içerisinde insanın köleleştirildiği robotik dünya temsilleriyle, dijital yıkım ve savaş sembolleriyle bombardımana uğrayan zihinlerimiz için “dünya” ve “gelecek” sözcüklerini yan yana getirmek başka imkanları düşünmek için bir davettir.
Bu davetin bir ayırt edici özelliği var: Artık temel soruları, uzun zamandır göz ardı edilmiş olan soruları sormak zorundayız. Dünyamız ekonomik bir büyümenin nesnesi olmak zorunda mı? Hız ve güç sembolleriyle kuşatılmış gündelik hayatlarımızda “insan-olmayan” varlıklarla ilişkimizi yeniden nasıl kurabiliriz? Şiddetin türlü pratiklerine tanık olduğumuz bu dünyada yeni bir ethosa ihtiyaç duyduğumuzu ilan etmek için yeterince beklemedik mi? Açık olalım; değişmek zorunda olan insan-olmayan formlar değil, çünkü onlar zaten sürekli bir değişim ve başkalaşım halindeler. Oysa uygarlığın geldiği aşamada insan, kapitalist modernitenin kurum ve pratiklerine hapsolmuş durumda. “Dünya” ile “gelecek” sözcüklerinin yan yana her getirilişinde insan, dünyanın ve geleceğin varlık koşullarını ortadan kaldıran bir dizi sözcüğe mahkûm kalmış durumda: “hız”, “büyüme”, “kriz”, “rekabet”. Oysa biz, bu yazgının dönüştürülebileceğini, dünya ile gelecek arasındaki bağın yepyeni kavramlarla kurulabileceğini ve felsefenin bize bu bağı kurmak için birtakım alet çantaları sunabileceğini düşünüyoruz.
Apaçık bir olguyla sınanıyoruz: Koronavirüs ailesine mensup bir virüsün mutasyonu sonucunda ortaya çıkan Covid-19 salgını, “dünya” ile “gelecek” arasındaki köprünün hiç de sanıldığı gibi çelikten olmadığını gösteriyor bugün. İnsanın zihnindeki dünyanın birden geleceksiz kalmasıyla birlikte açığa çıkan onlarca soru(n) her yanımızı sarmış durumda. Ne var ki her soru(n) aynı zamanda bir imkanlar öbeğidir; eleştirel ve yaratıcı düşünce bu imkanların peşine düşer ve “olan” ile “olması gereken” arasında paylaştırılmış dünyaya “olabilecek olan”ın izini bırakır. Düşünceye ve eyleme hareket ve arzu veren “olabilecek olan”dır, bir başka ifadeyle şimdiki zamanımıza içkin imkanlardır. İnsan için bu imkanlar onun daimî arayışlarıdır. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak üçüncüsünü düzenlediğimiz felsefe etkinlikleri dizisinde dört ana başlıkta bu arayışı gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Covid-19 salgınının yarattığı belirsizlik içerisinde, politikanın ufkunu, insan-doğa ilişkisinin yeni görünümlerini, krizin insanın anlam arayışına yaptığı etkileri ve son olarak krizle kurduğumuz tuhaf ilişkiyi anlamaya çalışarak “dünyanın geleceğini ve geleceğin dünyasını” tartışmaya açmak istiyoruz.
Modern düşünce, tüm toplumsal eşitsizliklerine rağmen insanlar arasında en iyi ve adilane paylaştırılan şeyin düşünme kudreti olduğuna yönelik bir güvenle başlar. Hepimizi bir belirsizlik ve kriz durumuna sürükleyen bu yeni sürecin imkanlarını keşfetmek için bu kudreti harekete geçirmenin tam sırası olduğunu düşünüyoruz. Nazım Hikmet’in şiirinde söylediği gibi çağrımızı yineliyoruz: Bu davet bizim!
Program Danışmanı
Prof. Dr. Kurtul Gülenç