NEDEN OKUNMALI? Geçtiğimiz hafta Sibirya’da hava sıcaklığı 27 derece ölçüldü. Dünya ısınıyor, eriyen buzullardan yüz binlerce yıldır ortada olmayan yeni virüsler ve bakteriler ortaya çıkıyor. Kovid-19 pandemisinde havada uçuşan irrasyonel teorilerin yanı sıra, bilim insanı olmayan bizlerin akla uygun açıklamalara gereksinimi var. Buzulların erimesiyle ortaya çıkmış bir virüs, laboratuvar ürünü virüsten daha akla yatkın gelmiyor mu?
Okuma Süresi: 4 dakika
İklim değişiklikleri, küresel ısınma gibi terimleri duyduğumuzda, eminim ki çoğumuzun aklına, ya bu konularda dünyada faaliyet gösteren büyük vakıflar, ya bu küresel sorunda hiç katkıları yokmuş gibi davranıp arada bir toplanan devlet temsilcileri, ya Greta Thunberg veya aktivist gençler geliyordur.
Benim aklımaysa, pandemi süreci başladığından beri, 2017 yılında BBC’nin yayınladığı bir makale geliyor. Son dönemlerde sosyal medyadan haberleştiğimiz birkaç dostumun da aynı konuda yazdıklarını görünce, hem bu eski ama güncel yazıyı hem de diğer kaynaklardan bazı bilimsel çalışmaları sunmak istedim.
10 Mayıs 2017’de BBC Earth’te “Buzullarda saklı hastalıklar yeniden canlanıyor” başlığıyla, Jasmin Fox-Skelly imzalı bir makale yayınlandı. Yüzyıllardır buzullar ve donmuş toprak tabakası içinde etkisiz duran bakterilerin ve virüslerin, iklim değişikliğiyle ısınan yeryüzünde yeniden tehdit oluşturabileceğinden bahsedilen yazının devamı şöyleydi: “Tarih boyunca insanlar bakterilerle ve virüslerle yan yana yaşadı. Biz, bazı hastalıklara yol açan bakterilere ve virüslere karşı direnç geliştirirken, onlar da yeni bulaşma yöntemleri geliştirdiler. Yüz yıl kadar önce Alexander Fleming penisilini bulduğundan beri antibiyotik kullanıyoruz. Buna karşılık bakteriler de antibiyotiğe karşı direnç geliştirecek şekilde evrildi. Aradaki mücadele devam ediyor. Peki yüzlerce, hatta binlerce yıldır ortalıkta olmayan veya daha önce hiç karşılaşmadığımız ölümcül bir bakteriyle ya da virüsle karşılaşsak ne olur? İklim değişikliği sonucu, binlerce yıldır donmuş topraklar ve buzullar erimeye başladığı için, bugün eski bakterilerin ve virüslerin yeniden canlanması ihtimali oldukça yüksek.”
Şimdi gelelim günümüze.
Dünyadaki en soğuk bölgelerden biri olan Sibirya’nın kuzey kutup dairesindeki Khatanga kasabasında, geçtiğimiz günlerde hava sıcaklığı 27 derece olarak ölçüldü. Görülmemiş sıcaklıkların erken orman yangınları ve permafrost erimeye (donmuş toprak erimesi) yol açacağını belirten iklim bilimciler endişeli.
Peki şu anda dünyayı sarsan kovid-19 da bu erimeler sonucunda ortaya çıkmış bir virüs olabilir mi?
2017 tarihli BBC yazısıyla devam edelim.
“Ağustos 2016’da Sibirya’daki Yamal yarımadasında 12 yaşında bir çocuk ölmüş, en az 20 kişi de şarbon nedeniyle hastanelik olmuştu. Bu durum, 75 yıl önce şarbondan ölen bir geyik cesedinin, çözülen buzlar nedeniyle yüzeye çıkmasına bağlandı. Şarbon bakterisi toprağa ve suya karışmış, bölgedeki iki bin geyiğe hastalık bulaşmıştı. Normal koşullarda, her yaz 50 cm derinliğe ulaşan yüzeysel donmuş topraklar çözülür. Fakat dünya giderek ısındığı için daha derin tabakalarda da çözülme gözleniyor. Dolayısıyla bu tür vakalarda artış olabilir. Zira donmuş topraklar bakterilerin uzun süre, belki de milyonlarca yıl canlı kalması için ideal ortam sağlıyor. Bu durumda bazı hastalıkların yeniden gündeme gelmesi söz konusu olabilir.”
Peki sadece yeni bakteriler mi ortaya çıkıyor? Ya virüsler?
Bu konuda da “Biorxiv” isimli biyoloji portalında geçtiğimiz ocak ayında yayınlanan bir raporda, bu soruya verilmiş bazı yanıtlar var. Bu raporla ilgili basında çıkan haberler şöyle: “Günümüzden 15 bin yıl önce, Tibet platosunun zirvesinde bir miktar su donarak bir buzulun parçası haline geldi. İnsanlar henüz köpekleri evcilleştirmekle meşgulken, buzlar santimetre kare başına milyonlarca mikroskobik organizmayı hapsetti. Bu küçük yaşam formlarının birçoğu öldü ve ilk etapta orada olduklarının tek kanıtını olan genomları yavaş yavaş bozuldu. Daha sonra, 2015 yılında, ABD’den ve Çin’den bilim insanları orada ne olduğunu görmek amacıyla, buzulun 50 metre derinine indiler. Tibet buzulunun çekirdeğinden alınan iki buz numunesini inceleyen bilim insanları, 28 tanesi daha önce bilinmeyen 33 adet donmuş virüsün varlığını keşfetti.”
Fransız Ulusal Bilim Araştırma Merkezi’nde çevre virolojisi (virüs bilim) araştırmacısı olan Chantal Abergel, bu virüslerden onlarcasının daha önce hiç görülmemiş olmasının şaşırtıcı olmadığını ifade ediyor. Kendisi, “Dünyadaki virüs çeşitliliğinin tamamını örneklemekten henüz çok uzaktayız,” diyor.
Araştırmanın yazarları, “Buzullar farklı türden mikropları barındırıyor; fakat bunlarla bağlantılı virüsler ve buz mikrobiyomları üzerindeki etkileri henüz anlaşılmış değil,” diyorlar. Araştırmanın yazarı Lonnie Thompson bir açıklamasında, “Bu, bizim için heyecan verici yeni bir araştırma alanı,” diyor.
Bowling Green State Üniversitesinden profesör ve Defrosting Ancient Microbes: Emerging Genomes in a Warmer World (Antik Mikropların Buzunu Eritmek: Isınan Dünyada Genomları Ortaya Çıkarmak) kitabının yazarı olan Scott O. Rogers, “Buz çekirdekleri adıyla bilinen buzul örnekleri içinde bulunan virüsler, özellikle çok küçük olmaları nedeniyle nadiren araştırılıyorlar,” diyor.
Buzulların erimesiyle ortaya çıkmış bir virüs, laboratuvar ürünü virüsten daha akla yatkın gelmiyor mu?
İklim değişikliği ve buzulların erimesi sonucunda yaşanacak felaketler içinde yeni virüslerle tanışmamız çok büyük bir mesele olarak görülmeyebilir. Ancak kovid-19 pandemisinde havada uçuşan irrasyonel teorilerin yanı sıra, bilim insanı olmayan bizlerin akla uygun açıklamalara gereksinimi var. Buzulların erimesiyle ortaya çıkmış bir virüs, laboratuvar ürünü virüsten daha akla yatkın gelmiyor mu? Başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin, Kyoto protokolüne imza atmasına rağmen, bu protokole uymaması sonucu artan iklim sorunundan kaynaklanmış bir virüsten mesul olmaktansa, laboratuvarlarda üretilmiş bir virüs teorisine sarılmaları da boşuna olmayabilir. Bu bağlamda kendilerinin sorumlu gösterilmediği her teori, onların ekmeğine yağ sürüyor.
Sonuçta (bazılarını ikna etmek zor olsa da) hayatımızı etkileyen bir virüs var. Sonuçta (bazılarını buna da ikna etmek zor olsa da) bir iklim krizi var. Buzullar erimeye devam edecek, ortaya çıkan su pek çok karasal yaşam alanını etkileyecek. Donmuş topraklar eriyecek ve bu toprağın altında hapsolmuş metan gazı salımı sonucu ısınma daha da artacak. Bunun daha önce de gerçekleşmiş olduğu düşünülüyor. 252 milyon yıl önce metan gazı aynı şekilde atmosfere sızdığında denizdeki canlı türlerinin %96’sı, karadaki omurgalı türlerinin de %70’i yok olmuş.
Hem iklim değişikliğiyle hem de kovid-19’la ilgili pek çok sorumuz ama çok az yanıtımız var. Ama bazen tüm yanıtları bilmektense, bazı soruları bilmek daha iyidir.