21. yüzyılın en önemli filozof ve sosyologlarından biri olan Slavoj Žižek, RT’de yayınlanan yazısında korona virüsü kapitalist sisteme indirilmiş ölümcül bir darbeye benzetti

Slovenyalı yazar ve düşünür Slovaj Žižek, dünya çapında yayılan korona virüsü, Quentin Tarantino’nun Kill Bill filmindeki “5 noktalı kalp patlatma tekniği” vuruşuna benzeterek, kapitalizmin sonuna yol açabileceğini belirtti. Žižek, korona virüsün bu darbesiyle, komünizmin yeniden keşfinin önünün açılabileceğini ifade etti.

Yayılmakta olan korona virüs salgını aynı zamanda toplumda patlamaya hazır muazzam ideolojik virüsleri de tetikledi: sahte haberler, paranoyak komplo teorileri, ırkçılık patlamaları.

Karantinaya dönük makul tıbbi ihtiyaç, sınırları temizlemeye ve kimliğimizi tehdit eden düşmanları karantinaya almaya dönük ideolojik baskı olarak bizlere geri döndü.

Belki başka (ve çok daha faydalı) bir ideolojik virüsün yayılıp bize bulaşacağını umut edebiliriz: alternatif bir toplum düşü virüsü, küresel dayanışma ve yardımlaşma biçimleriyle kendisini gerçekleştirecek olan, ulus-devletin ötesinde bir toplum virüsü.

Nasıl ki (Gorbaçov’un bizzat itiraf ettiği gibi) Çernobil felaketi, Sovyet komünizminin sonunu getiren olayları başlatmıştı, korona virüsün de Çin’deki komünist yönetimi bitireceği spekülasyonu bugün sık sık dillendiriliyor. Fakat burada bir paradoks var: korona virüs aynı zamanda bizi, topluma ve bilime güven temelli bir komünizmi yeniden icat etmeye mecbur bırakacaktır.

Quentin Tarantino’nun Kill Bill 2 filminin son sahnesinde Beatrix, kötü Bill’i etkisiz hale getirir ve dövüş sanatlarındaki en ölümcül darbe olan “Beş Noktadan Kalbi Patlatma Tekniği”ni uygular. Bu hamle, hedefin vücudunda beş ayrı basınç noktasına parmak uçlarıyla aynı anda bastırmaktan ibarettir. Hedef uzaklaşıp beş adım attığında, kalbi patlar ve kişi yere kapaklanır.

Bu saldırı dövüş sanatları mitolojisinin bir parçasıdır ve gerçek yumruk yumruğa dövüşte mümkün değildir. Ama filme dönelim; Beatrix vuruşu yaptıktan sonra, Bill sakince onunla barışır ve beş adım atıp ölür…

Saldırıyı bu kadar harika yapan şey, vurulma anıyla ölme anı arasında geçen zamandır: Sakince oturduğum sürece hoşça sohbet edebilirim fakat bu esnada yürümeye başladığım anda kalbimin patlayacağını ve öleceğimi bilirim.

Peki korona virüs salgınının Çin’de komünist iktidarın sonunu getirebileceği spekülasyonunu yapanların düşünceleri de buna benzemiyor mu? Sanki ülkenin komünist rejimine bir tür toplumsal “Beş Noktadan Kalbi Patlatma Tekniği” uygulanmıştır da yetkililer oturabilir, gözlem yapabilir ve karantina tedbirlerinin üzerinden geçebilir ama toplumsal düzende herhangi bir gerçek değişim (halka güvenmek gibi) rejimin çöküşüyle sonuçlanacaktır.

Mütevazı düşüncem çok daha radikal: korona virüs salgını, küresel kapitalist sisteme dönük “Beş Noktadan Kalbi Patlatma Tekniği” gibidir; şimdiye kadar yaşayageldiğimiz haliyle devam edemeyeceğimizi ve radikal bir değişimin gerekli olduğunu gösteren bir işarettir.

Acı Gerçek: Felakete İhtiyacımız Var

Yıllar önce, Fredric Jameson, kozmik felaket filmlerinin (dünyada yaşamı tehdit eden bir asteroit ya da insanlığı yok eden bir virüs gibi) ütopyacı potansiyeline dikkat çekmişti. Bu gibi küresel tehditler, küresel bir dayanışmanın oluşmasına vesile olur, küçük farklılıklarımız manasızlaşır, hepimiz bir çözüm bulmak için birlikte çalışırız; şimdi gerçek hayatta da işte bu noktadayız. Mesele, kendi davamıza hizmet ettiği müddetçe alabildiğine yayılmış ıstıraptan sadist bir şekilde keyif almak değil; tam tersine esas mesele, yaşadığımız toplumun temel niteliklerini yeniden gözden geçirmek için bir felakete ihtiyaç duyuyor olduğumuz acı gerçeği üzerine düşünmektir.

Böylesi küresel bir koordinasyona bir ölçüde örnek teşkil edebilecek model, Dünya Sağlık Örgütüdür; onlardan öyle bildik bürokratik gevelemeleri duymayız, paniğe kapılmadan net ikazlarda bulunurlar. Böyle organizasyonlara daha fazla idari güç verilmelidir.

ABD’de genel sağlık hizmetlerini savunduğu için. muhalifleri Bernie Sanders’la dalga geçiyorlar. Ancak korona virüs salgınından aldığımız ders, daha da fazlasına, küresel bir sağlık hizmetleri ağı kurulmasına ihtiyacımız olduğunu öne sürmüyor mu?

İran Sağlık Bakanı Iraj Harirchi, korona virüsün yayılmasının o kadar da ciddi olmadığını, kitlesel karantinaya ihtiyaç olmadığını ileri sürmek için, düzenlediği basın toplantısının ertesi günü korona virüs kaptığını ve kendisini izole ettiğini bildirmek üzere kısa bir açıklama yaptı (zaten televizyon karşısına ilk çıktığında da halsizlik ve ateş gibi semptomlar gösteriyordu). Harirci şöyle devam etti: “Bu virüs demokratik, zengin fakir, devlet büyüğü sıradan vatandaş ayırmıyor.”

Bunda haklıydı, hepimiz aynı gemideyiz. Bundaki yüce ironiyi kaçırmamak elde değil, hepimizi bir araya getiren ve küresel dayanışmaya iten şey, kati bir şekilde günlük yaşamda ötekiyle yakın temastan kaçınmamızı, hatta bizzat kendimizi izole etmemizi emreden şey aynı zamanda.

Üstelik tek uğraştığımız şey viral tehditler de değil; diğer felaketler de ufukta belirdi ya da çoktan yaşanmaya başlandı: kuraklık, sıcak hava dalgaları, çok büyük fırtınalar, vs. Tüm bu olaylarda cevap paniğe kapılmak değil, bir tür küresel koordinasyon oluşturmak için acilen canla başla çalışmak.

Yalnızca Sanal Gerçeklikte mi Güvende Olacağız?

Kurtulmamız gereken ilk yanılsamayı ABD Başkanı Donald Trump, kısa süre önce gerçekleştirdiği Hindistan ziyareti esnasında formüle etti ve salgının hemen gerileyeceğini, sadece zirve yapmasını beklememiz gerektiğini, yaşamın sonra normale döneceğini söyledi.

Tüm bu kolaycı umutların karşısında kabul edilmesi gereken ilk şey tehdidin devam edeceği. Bu dalga gerilese bile, yeni dalgalar belki daha tehlikeli biçimlerde geri gelecektir.

Bu yüzden viral salgınların, diğer insanlarla ve kendi bedenlerimiz dahil etrafımızdaki nesnelerle olan en temel ilişkilerimizi etkilemesi beklenebilir; kirli olabilecek (görünmez) şeylere dokunmaktan kaçınmak gibi: tutamaklara dokunma, klozete veya banklara oturma, insanlarla kucaklaşma veya insanların elini sıkma. Spontane jestlerimiz karşısında bile belki ihtiyatlı olacağız: burnuna dokunma veya gözlerini ovuşturma.

Yani, bizleri sadece devlet veya diğer kurumlar kontrol etmeyecek, kendimizi kontrol etmeyi ve disipline sokmayı da öğrenmemiz lazım. Belki sadece sanal gerçek güvenli görülecek, açık havada özgürce hareket etmek, sadece ultra zenginlerin adalarında mümkün olacak.

Burada, sanal gerçeklik ve internet düzeyinde bile, son yıllarda “virüs” veya “viral” sözcüklerinin genellikle internet ortamına bulaşan, yıkıcı güçleri (diyelim verilerimizi veya sabit diskimizi mahvetme gücü) kendini gösterene kadar farkında bile olmadığımız dijital virüsleri ifade etmek için kullanıldığını anımsamamız gerek. Şu anda kavramın harfi harfine, orijinal anlamına muazzam bir dönüş yapıldığını görüyoruz: viral enfeksiyon, gerçek ve sanal her iki yönde de bir arada gidiyor.

Kapitalist Animizmin Dönüşü

Gözlemleyebileceğimiz bir başka tuhaf olgu da kapitalist animizmin, yani toplumsal olgulara piyasa ya da mali sermayeye canlı teşekkül muamelesi yapmanın muzafferane dönüşüdür. Büyük medyaya bakacak olursak, endişelenmemiz gereken şeyin yaşamını yitiren (ve yitirecek olan) binlerce kişi değil, “piyasaların gergin bir hal alması” olduğu izlenimini ediniriz. Korona virüs giderek dünya piyasalarının sorunsuz işleyişini bozuyor, duyduğumuza göre, büyüme %2-3 oranında düşebilir.

Bütün bunlar açıkça, küresel ekonomiyi artık piyasa mekanizmalarının merhametine kalmayacak şekilde yeniden organize etmeye ihtiyaç duyduğumuza işaret etmiyor mu? Burada bahsettiğimiz şey, elbette eski usul komünizm değil, sadece ekonomiyi kontrol edebilecek ve düzenleyebilecek, aynı zamanda ihtiyaç olduğunda ulus-devletlerin egemenliğini kısıtlayabilecek küresel bir organizasyon türü. Ülkeler geçmişte bunu savaş bağlamında yapabiliyordu, şimdi de hep beraber tıbbi bir savaş haline yaklaşıyoruz.

Dahası, salgının faydalı olma potansiyeli taşıyan yan etkilerinden de korkmamalıyız. Salgının sembollerinden biri büyük yolcu gemilerinde hastalığa yakalanan (karantina altına alınan) yolculardı; bu gemilerin müstehcenliğinden iyi ki kurtulduk, diyesim geliyor. Tek dikkat etmemiz gereken, on yıllar önce uçuşlarda olduğu gibi, ıssız adalara veya diğer şahsa özel tatil yerlerine seyahatin yine az sayıda zenginin ayrıcalığı olmaması. Araba üretimi de korona virüsten ciddi bir biçimde etkilendi; bu da kötü değil tabii, bireysel araçlara dönük takıntımıza alternatifler üretmeye zorluyor bizleri. Bu liste böyle uzar gider.

Kısa süre önce yaptığı bir konuşmada Macaristan Başbakanı Viktor Orban şöyle dedi: Liberal diye bir şey yok. Liberal, diplomalı komünistten başka bir şey değildir.

Ya aksi doğruysa? Özgürlüklerimizi umursayan herkese “liberal”, küresel kapitalizm krize doğru giderken bu özgürlüklerin sadece radikal değişimlerle gerçekleştirilebileceğinin farkında olanlara “komünist” dersek? Bu durumda, günümüzde kendilerine hala komünist diyenlerin diplomalı liberaller olduğunu söylememiz lazım, liberal değerlerimizin neden tehdit altında olduğuna ciddi ciddi kafa yormuş ve sadece radikal değişimle bu değerleri kurtarabileceğimizin farkına varmış olan liberaller.

Yazının Tamamı:

https://www.rt.com/op-ed/481831-coronavirus-kill-bill-capitalism-communism/

Bir Yorum Yazın