NEDEN OKUNMALI? Basını ilgilendiren konular, Avrupa’da aşı kampanyalarının ağır aksak ilerlemesiyle sınırlı değil. Birçok Avrupalı hala kararsız ve aşı olmak istemiyor. Köşe yazarları yetkililerin yeterince şeffaf olmaması, basına yansıyan yarısı yanlış bilgiler ve halkın bilgisizliği arasındaki bağlantıları tartışıyor.
Okuma süresi: 3 dakika
Kuşku duymak neden makul?
The Guardian, birçok insanın aşıya kuşkuyla yaklaşmasının nedenlerini anlayabiliyor:
“Büyük ilaç şirketlerinin pek de vicdan sahibi olmadığı, hükümetlerin insan hayatı için her zaman en doğru kararları vermediği ve sağlıkçıların bazen haklı endişeleri ciddiye almadığı doğru. Aşıların sıfır riskli olmadığı da doğru. Tarihinde beyaz bilim insanlarının, izin almadan siyahlar üzerinde deneyler yaptığı, ülkenin sağlık sistemine ırkçı ayrımcılığın damga vurduğu ABD’de, Afrika kökenli Amerikalılar, beyazlardan daha nadiren Kovid-19 aşısını kabul edeceklerini söylüyor. Halbuki bu hastalıktan ölme olasılıkları iki kat fazla.”
Aşı belgesi istenmeli
Fransa’dan Les Echos‘a göre, Fransızların sadece yaklaşık yarısının Kovid-19 aşısı olmak istediğini gösteren anketlere bakılacak olursa, tek çözüm var:
“Aşıda gönüllülük esası geçerli olursa, 2021 Noel’ini de eve kapanarak geçireceğimizden emin olabiliriz. Sağlık sektöründe ve ekonomide yaşanan kriz, insanların hastanelerde veya huzurevlerinde risk altındaki kişilerle çalışabilmesi için (basit bir kare koddan oluşan) bir Kovid-19 aşı belgesini vazgeçilmez kılıyor. (…) Spor, tren, uçak yolculuğu, sinema, stadyum, üniversite veya huzurevi ziyareti gibi sosyal ve müşterek etkinliklere katılmak için, hepimizden bu belgeyi göstermemiz istenmeli. (…) Aksi takdirde bilimin bize sunduğu büyük bir fırsatı kaçırmış olacağız.”
Eğri oturup doğru konuşalım!
Portekiz’den AbrilAbril, aşının zorunlu hale getirilmesi konusundaki tartışmada insanların yanıltıldığı görüşünde:
“Realite, bağışıklık düşleri kuran sıradan yurttaşları birer kobaya dönüştürüyor. Ancak yurttaşlar bu durumun farkında değil, zira buna açık ve şeffaf biçimde maruz kalmıyor. (…) Hükümetler, aşının zorunlu olmayacağını vaat ediyorlar. Ancak İspanya’da aşı olmayan yurttaşlar, diğer AB ülkeleriyle paylaşılan resmi bir sicile kaydediliyor. (…) Yeni olmayan bir başka gelişme de zorunlu aşı sertifikalarının uygulamaya geçirileceğine dair resmi ve resmi olmayan tahminler. (…) Anlaşılan o ki resmi söyleme göre zorunlu olmayan unsurları bağlayıcı hale getirmenin yolları üzerinde çalışılıyor.”
Haberciliğin de yan etkileri var
Aşılama sonrası sağlık komplikasyonları hakkında hazırlanan özensiz haberler de kuşkucuların ekmeğine yağ sürecektir, diye ikaz ediyor İrlanda’dan thejournal.ie:
“Bunun salt dezenformasyon amacı taşımadığı aşikâr. Birçok insan konunun bilimsel perde arkasıyla ilgili haklı ya da haksız kaygılar ve kafa karışıklığı yaşıyor. Bunlara da bir karşılık verilmesi gerekiyor. Önemli olan bir başka konu da gazetecilerin aşı, bilhassa bunların yan etkileri ya da sağlık komplikasyonları hakkında nasıl haber yapacakları üzerine kafa yormaları. Aşı karşıtları hareketi, aşıyla kanıtlanmış herhangi bir ilişkisi olmasa da bu gibi haberleri kendi amaçları için suiistimal edecektir. Böylesi iddialar, zamanında HPV aşısını da ağır töhmet altında bırakmıştı.”
Artık yıldızlara bile güvenilmeyecek
Romanyalı tenisçi Simona Halep bir röportajında aşı olacağını açıkladı. Spor gazetesi Gazeta Sporturilor, Halep’in bu açıklamasının halkın kuşkuculuğunu aşmakta yeterli olmayacağı görüşünde:
“Halkın %70’inin aşıyı reddettiği, en azından aşıya kuşkuyla yaklaştığı bir ülkede Simona’yla birlikte yaşıyoruz. Bu durum eşsiz bir şekilde demokratik. Kişi başına düşen sabun ve diş macunu tüketiminde AB sonuncusu olmamız kadar demokratik hem de. Deodorantsa hak getire. (…) Bu ülkede Simona’nın açıklaması dikkatlerden kaçmayacaktır. Romanya’nın sahip olduğu en önemli sporcu, bir sistemin, yani dünya çapındaki bir komplo teorisinin ilginç bir kısmı olarak nitelendirilip, kuşkuyla karşılanacaktır.”
Aşılar televizyonda canlı olarak analiz edilmeli
Gazeteci Sandris Točs, kendi adını taşıyan internet günlüğünde toplumu doğru bilgilendirmenin ne kadar önemli olduğunu açıklıyor:
“Televizyona sağlık bakanı ya da baş epidemiyoloğun değil, bir hekimin çıkması ve Kovid aşısını tahlil etmesi gerekir. Bu sırada tüm yan ve olumlu etkilerini de görebilmeliyiz. Bu, seyircilerin aşıyla ilgili sorularını yöneltebilmeleri için de bir fırsat. Bütçesi vergilerimizden karşılanan Letonya televizyonunda, süre kısıtı olmadan. Letonyalı vatandaşlar önce derin ve kapsamlı bir analiz duymak ister; ancak ondan sonra aşı olup olmayacağına karar verebilir. Böyle bir durumda tüm insanlar kısıtlara da farklı bakacaktır.”
İkinci bir 2009 olmasın
Aşı konusunda hevesli olagelmiş İsveç’te aşı olma arzusu her geçen gün zayıflıyor. Bunun bir sebebi, domuz gribiyle mücadele kapsamında yapılan aşının, yüzlerce gencin uyku hastalığına tutulmasına neden olması, diyen Sydsvenskan, ancak bugün koşulların farklı olduğunu belirtiyor:
“İnsanların hâlâ sıkıntı çekmesine sebep olan on yıl önceki skandal, fark edilmeden yaşanmamıştı. Sağlık dairesinin pandemiye hazırlık planı, 2009 yılındaki toplu aşılamadan çıkarılan önemli dersleri vurguluyor. Günümüzde aşıların yerine getirmesi gereken koşullar çok daha katı ve olası yan etkilere dair raporlar, düzenli olarak güncelleniyor. Kovid-19 aşısının kademeli olarak sevk edilecek olmasının avantajı, olası yan etkilerin saptanabilmesi ve en kötü ihtimalle, tüm nüfusa uygulanmadan önce aşılamanın iptal edilebilmesi.”
Aşı olmayanları damgalamayalım
Avusturya’dan Der Kurier, aşı karşıtlarına büyük kısıtlamalar getirileceğinden endişeli:
“Vatandaşın büyük bir bölümü, hemen aşı olmak istemiyor. Buna saygı duymak gerek. Aşıya genel olarak karşı olanlar var; birçoğu hızla geliştirilen ve ruhsat alan aşının tehlikeli olmasından korkuyor. Şu anda en umut veren aşılardan biri kabul edilen RNA aşısı daha önce hiç uygulanmadı gerçekten. Çoğu uzman bunun zararsız olduğunu söylüyor. (…) Ama şu anda arka kapıdan dolaşılıp, aşı zorunlu hale getirilebilir. Yani ancak geçerli bir aşı belgesiyle uçağa binebilir, kitlesel etkinliklere katılabilir ya da diskotekte dans edebiliriz. (…) İnsanlar, aşı olanlar ve aşıyı reddedenler olarak ikiye ayrılabilir. Tek eksik, dışarıdan anlaşılan bir işaret. Teşekkürler, almayayım.”
Yurttaşlık görevimizi yerine getirelim
İspanya’dan eldiario.es aşı karşıtlarına net bir mesaj veriyor:
“Sorunun, herkesin en önde olmak istediği kuyruklarda itişip kakışmak olduğunu düşünmüştük. (…) Ama bir de ne görelim, İspanyolların %40’ı aniden aşıdan kuşku duymaya başladı. Ne oldu bu topluma? Hükümetin planına göre, kararsızlar önce yüz binlerce yaşlının aşı olmaya gidişini izleyecek. Savaş sonrası dönemi atlatmamızı sağlayanlar, rahat bir nefes alarak ve gururla kendilerini koruyup vatandaşlık görevlerini yerine getirecek. Aşı salt kişisel bir tercihten ibaret değil. (…) Aşı bir taraftan, toplumsal sağlığı önceleyen insanlığın büyük, harika bir eylemi. (…) Şimdi bitirelim yazımızı, kolumuzu uzatalım ve iğneyi hissedelim ki birbirimize tekrar sarılabilelim.”
Bir avuç insan dışında soru soran yok
Sözcü’de yazan ünlü aşı karşıtı yazar Soner Yalçın’a göre Korona aşılarının hızla piyasaya çıkmasına kuşkuyla yaklaşmak lazım:
“Daha bir yıl olmadan, (tanı kitini bile doğru çalıştırmadan) aşı bulundu ve satışına başlandı! (…) Geçen yıla kadar, benzeri ilaç çalışmaları, en başından en sonuna kadar en az on yıl sürüyordu. (…) O halde: Haydi çocuklar aşıya! Dünyada bir avuç insan dışında aşı hakkında soru soran kimse yok. Sorana deli gözüyle bakılıyor. Bilim düşmanlığı denilerek tıp sorgulanamaz hale getirildi. (…) Sağlığın ve tıbbın ekonomi-politiğini bilmeniz şart.”
Aşı karşıtları İngiltere’nin Kovid programını tehdit ediyor
Financial Times, İngiliz hükümetinin aşı karşıtlarına karşı mücadeleye verdiği önemden bahsediyor:
“Aşıya karşı aşırı muhaliflerin kafasında, korona virüse karşı aşılanan her insan bir ‘kimera’ya dönüşecek, biyometrik verilerini ışınlayan nano-partiküller enjekte edilecek ve kripto para birimiyle bağlantılı barkodlarla metalaştırılacak. Onlara göre bizi, tekrarlayan tecrit kâbusundan kurtarmak bir yana, Avrupa’da ve ABD’de geliştirilen aşılar, bizi gizlice sisteme köle hale getirmeyi amaçlıyor. (…) Pazar araştırma şirketi Kantar’ın Kasım ayı sonunda yaptığı bir anket, İngiltere’de insanların %75’inin bir aşıyı kabul etme ‘olasılığının’ olduğunu ortaya koydu. Ancak ankete katılanların sadece %42’si kesinlikle aşı yaptıracaklarını söyledi ve tereddüt artıyor. (…) Birleşik Krallık hükümeti, son haftalarda bu tehditlere karşı koyma konusunda daha proaktif hale geldi. Kabine Ofisi, dezenformasyonu araştıran hızlı bir yanıtlama ekibi kurdu. Bu ay aralarında Google, Twitter ve Facebook’un da bulunduğu beş sosyal medya platformu, dezenformasyonun yayılmasının sınırlandırılmasına yönelik tedbirleri kabul etti.”