Bugün, her zamankinden daha fazla umuda ihtiyacımız var, uğruna çaba göstereceğimiz hayallere, ütopyalara geri dönmeye…

“Dünyayı değiştirmek istiyorsak, gerçek dışı, mantık dışı ve imkânsız olmalıyız. Unutmayın: Köleliğin feshini, kadınlara oy hakkını ve eşcinsel evliliğini isteyenler de bir zamanlar deli damgası yemişti. Tarih haklılıklarını ispatlayana dek.”

Yoksulluğun olmadığı ve günlük çalışma süresinin birkaç saate indiği bir toplum hayal edebiliyor musunuz? Herhangi bir koşul olmadan, yalnızca insan olduğunuz için devletten sabit bir ödeme aldığınız, mesleğinizi günde birkaç saat çalışarak sürdürebildiğiniz, kendinize ve yapmak istediklerinize ayırabileceğiniz bolca vaktinizin olduğu ve geçim kaygınızın olmadığı bir yaşam… Bu bir ütopya mı? Her ne kadar gerçekleştirmek imkansız gibi dursa da, aslında ütopik bir fikir değil ve gerçekleşebilir.

Rutger Bregman‘a göre yukarıdaki fikrin insanlara ütopik gelmesinin en önemli nedeni, “gerçekçi ol imkansızı iste” motivasyonunu kaybetmiş, umutsuz ve depresif bir toplum haline gelmemiz. Bregman, Gerçekçiler İçin Ütopya kitabında, Dünya Sağlık Örgütü’nün depresyonu gençler arasında en büyük sağlık sorunu olarak belirtmesini hatırlatıyor ve Kuzey Amerika’daki ortalama bir çocuğun, 1950’lerde yaşayan psikiyatri hastalarından daha kaygılı bir durumda olduğunu söylüyor.

Bir Yorum Yazın