Sevilen spor yorumcusu, televizyon ve Lig Radyo programcısı İlker Duralı‘yla Kovid-19 pandemisi nedeniyle takvimi değişen futbol üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Futbol ekonomisi, spor medyası ve futbolun geleceği üzerine konuştuk.

Tüm dünya pandemiyle boğuşuyor. Bundan futbol da etkilendi . Bazı ülkeler liglere başlamayı düşünürken bazıları başlamıyor. Sizin görüşleriniz?

-Bazı liglerin (Fransa istisna oldu) ligi tescil etmelerindeki temel dürtüyü iyi incelemek gerekiyor. Birçok ülkede oyunu başlatma isteğinin altında ekonomi yatmakta. Ancak burada ekonomiden kastettiğim, kulüplerin geliri ile ilgili olarak bakılmalı. Sponsor, yayıncı kuruluş vs gibi tüm diğer ekonomik unsurlar kulüplerle organik bir bağ içinde. Bu kulüpler güçlerini kaybederse onlara gelecek olan bir sponsor ya da yayın hakkı olmayacaktı. Bir diğer unsur ise lig başlamadığı takdirde bu kulüplerin yaşayacağı ekonomik çöküş ya federasyonlara ya da hükümetlere yük olarak kalacak. Bu kadar dert ile uğraşırken, bir de futbol ile uğraşmayalım duygusu da hâkimdi. Bir üçüncü sebep ise Brezilya’lı futbolcu Socrates’e kadar gider. “Futbol hayatın metaforudur” der Socrates. Eğer futbolu başlatabilirseniz, hayatı da başlatabilirsiniz.

Ligi başlatmak isteyen ülkelerin bazısında bu üç olgu, bazısında ise 1-2 tanesi var. Almanlarla alakalı olarak bir de “Ben Alman’ım bu işi yaparsam elbette ilk ben yaparım” duygusu da vardı. Tescil eden ligler ise hem ekonomik olarak diğer liglerden daha az bir kayıp ile karşı karşıya kalacaklardı hem de hükümetlerin kulüplere sağladığı ekonomik kolaylıklar vardı ( Bknz; Fortuna Sitard Başkanı Işıtan Gün’ün Lig Radyo açıklamaları https://youtu.be/Y0b5EedBbYo )

Futbol ekonomisi bu krizden hangi yönleriyle daha çok etkilendi? Profesyonel futbolcuların yeterli birikimleri olduğunu düşünürsek sektörün hangi bölümleri en zararlı çıktı?

-Sektör bazında baktığımızda genel kanının aksine ben en çok spor medyasının etkilendiğini, özellikle geleneksel medyanın bu konuda ağır darbe yediğini düşünmekteyim. Her ne kadar mayıs ayı itibariyle biraz daha sürece alışmış ve toparlanmış gözükseler de, medya (özellikle yazılı medya) büyük bir kayıp yaşadı. Bu kayba hem maddi olarak bakılabilir, hem de içerik üretmede güncel dünyanın ne kadar gerisinde olduğunun anlaşılması da sayılabilir. İşler normalleşmeye başladıktan sonra özellikle yazılı medya kendisini güncellemediği takdirde bu darbenin devam edeceğini düşünüyorum. Hepsi illa ki dijital dünyaya adım atacak ama youtube’da eski konseri yayınlamanın matah bir şey olduğunu zanneden kanallar gibi davranırlarsa tutunmaları çok mümkün olmayacaktır.

İlker Duralı

Zaten borç batağında olan kulüpler pandemi sonrası toparlanabilecek mi?

-Türk futbolu açısından bakarsak toparlanmaları kısa vadede çok mümkün değil. Pandemi öncesi dönemde dahi tek kurtuluş yolu olarak Şampiyonlar Ligi’nden gelecek olan otuz küsür milyona bel bağlayan kulüp yapısı zaten çökmüştü. Pandemi buna tuz biber oldu. Endüstriyel açıdan daha farklı bir yapılanmaya gidilmesi şartı artık çok daha net gözüküyor. Şahsi olarak benim korkum her konuda olduğu gibi bu konuda da altyapı, gençleşme, öze dönme gibi kavramları fetiş haline getirmek. Ülkemiz futbolunda bir kavram popüler olduğunda karşı karşıya kaldığımız bu durum yine tezahür ederse, alınıp oynatılamamış ya da oynatılsa bile doğru bir yapı doğrultusunda çıkmamış olan onlarca heba olmuş genç futbolcu ülkesi haline gelebiliriz.

Futbolcu, malzemeci, taraftar gibi unsurların sağlık güvencesi nasıl sağlanabilir?

-Sağlık güvencesinin sağlanması durumu aslında pandemi öncesinde çoktan yapılmış olması gereken bir durumdu. Bu salgın neticesinde belki bu konudaki eksiğimizi konuşmak daha doğru olur. En nihayetinde en mükemmel örnekte dahi siz her şeyi doğru yaptığınızda da kötü bir sonuçla karşı karşıya kalabilirsiniz. O yüzden kulüplerin bir konuyu garanti edebilmesi mümkün değil. Ancak garanti edemese dahi kulüp çalışanlarının hakları konusunda büyük değişiklik içeren adımlar atılması gerekiyor. Taraftar açısından ise kişisel görüşüm şu; nasıl ki stadın etrafında ya da içinde taraftarın yaptığından kulübü sorumlu tutmak saçma ise, maça geldiğinde sağlığıyla ilgili kulübü sorumlu tutmak da bir o kadar gereksiz.

Endüstriyel futboldan dönüş olur mu? Ben bir Beşiktaş taraftarı olarak amatör bir takımla dahi çıksa takımımı desteklerim. Bu bir milat olabilir mi?

-Türkiye’de bir türlü hayallerinden kopamayan iki tarz romantik var. Bir bizim gibi futbol romantikleri bir de sosyalist romantikler. Endüstriyel futbol bir gün çökecek, belki bu salgın dönemi de bunun tetikleyicisi olacak. Ama futbolun popülerlik boyutu bu seviyede kaldıkça endüstriyelleşmeden kopması mümkün değil. Bu oyun oynanmaya başladığından beri ekonomik değer açısından hiç gerilemedi. Duraksadı, yön değiştirdi ama asla gerilemedi. Ben şahsen gerilemeyi şu elli yıl içerisinde çok mümkün görmüyorum. Daha doğru bir yapılanmaya mutlaka gidecektir. Nasıl Kapitalizm tıkanınca Keynesyen teori ile kendisini kurtarmıştı, futbolun da bir Keynes’i elbet çıkacaktır ama bu kesinlikle Milton Keynes Dons takımıyla alakalı olmayacaktır. Biz bu konuda hala Wimbledon FC’ciyiz, ne de olsa romantiğiz.

Söyleşi: Tanju Aşanel, Düzeltme: Deniz Vural

Bir Yorum Yazın