NEDEN OKUNMALI? Önümüzdeki birkaç ay, bize yaklaşmakta olan küresel toparlanmanın şekli hakkında pek çok şey söyleyecek. Menkul değerler piyasalarındaki coşkuya rağmen, kovid-19 hakkındaki belirsizlik her yanı sarmaya devam ediyor. Bu nedenle, pandeminin gidişatı ne olursa olsun, dünyanın virüsle şimdiye kadarki mücadelesinin, büyümeyi, istihdamı ve siyaseti çok uzun bir süre daha etkilemesi olası. Karar alıcıların en önemli görevi, salgının ağır hasara uğrattığı bireylere ve sektörlere acil durum yardımı sağlamayı sürdürürken pandemi nedeniyle ortaya çıkan ve uzun süredir devam eden büyük belirsizliği azaltmaya çalışmak. Ancak salgının körüklediği güvensizliğin, uzunca bir süre sonra bile küresel ekonomi üzerine yük olması mümkün.

Okuma süresi: 4 dakika

Önümüzdeki birkaç ay, bize yaklaşmakta olan küresel toparlanmanın şekli hakkında pek çok şey söyleyecek. Menkul değerler piyasalarındaki coşkuya rağmen, kovid-19 hakkındaki belirsizlik her yanı sarmaya devam ediyor. Bu nedenle, pandeminin gidişatı ne olursa olsun, dünyanın virüsle şimdiye kadarki mücadelesinin, büyümeyi, istihdamı ve siyaseti çok uzun bir süre daha etkilemesi olası.

Olası iyi haberlerle başlayalım. İyimser bir senaryoda, yetkililer bu yılın sonu itibarıyla, en azından önde gelen ilk nesil iki kovid-19 aşısına onay verecek. Daha insan üzerinde yapılan klinik deneyler sonuçlanmadan, hükümetlerin olağan dışı düzenleme ve mali desteği sayesinde, bu aşıların üretimine başlanacak gibi görünüyor. Biyoteknoloji firmaları, bu aşıların etkili olduğunu varsayarak, 2020 sonuna kadar 200 milyon doz kadar aşıyı hazırda bulunduracak ve milyarlarcasını üretme yolunda olacak. Bunların dağıtımı bile, başlı başına oldukça büyük bir sorumluluk almak demek. Çünkü halkın, süreci hızlandırılmış olan bir aşının güvenli olduğuna ikna edilmesi gerekecek.

Şansın yardımıyla, aşı olmak isteyen zengin ülke vatandaşları, 2021 yılı sonunda aşılanmış olacaklar. O zamana kadar Çin’de neredeyse herkese aşı yapılmış olacak. Bundan birkaç yıl sonra gelişen ve gelişmekte olan ekonomilerde yaşayanlar da dahil olmak üzere, dünya nüfusunun büyük bir kısmı aşılanmış olacak.

Bu senaryo inandırıcı olsa da gerçeğe dönüşme olasılığı az. Korona virüs beklenenden daha inatçı olduğunu gösterebilir, ilk nesil aşılar sadece kısa bir süreliğine etkili olabilir ya da öngörülenden daha kötü yan etkileri olabilir.  

Böyle bir durumda dahi, iyileştirilmiş test protokolleri, daha etkili anti-viral tedaviler ve halkın ve (umalım ki) politikacıların davranışsal önerilere daha iyi uyması, ekonomik koşulların kademeli olarak normalleşmesine yol açacak. Dünya genelinde en az 50 milyon insanı öldüren (pek çoğu, bugün kovid-19’un şu aralar gerçekleşmesinden korktuğumuza benzer, öldürücü ikinci dalgayla olmak üzere) korkunç 1918-1920 grip salgınının, nihayetinde zayıfladığını ve herhangi bir aşı olmadan ortadan kaybolduğunu anımsamakta fayda var.

Ancak daha kötümser bir senaryoda, bu kriz sonlanmadan başka krizler (ABD-Çin ticaret sürtüşmelerinde çarpıcı bir yükseliş, bir siber terör saldırısı ya da siber savaş, iklimle ilgili bir doğal felaket ya da büyük bir deprem) ortaya çıkabilir. Dahası, iyimser bir senaryo bile, 2019 sonu gelir seviyelerine hızlıca bir geri dönüş olacağı anlamına gelmiyor. Salgın sonrası büyümenin (şayet olursa) toparlanmanın modern tanımını karşılaması (başlangıçtaki kişi başına düşen gelire geri dönüşü), derin bir piyasa durgunluğu sonrasında yıllar alabilir.

Salgın, gelişmiş ekonomilerdeki büyük eşitsizlik sorununun altını çizmiş olsa da; yoksul ülkeler, çok daha fazla zarar görüyor. Gelişen pazarların ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunun, önümüzdeki yıllarda kovid-19’la mücadele etmeyi sürdürmesi ve gelişmede bir on yıl kaybetmiş olma ihtimaliyle karşı karşıya kalması mümkün. Sonuçta, çok az hükümetin, Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Japonya’nın sağladığı ölçekte acil mali destek sağlama kapasitesi var. Düşük gelirli ülkelerdeki uzun süreli durgunluklar, muhtemelen bir borç ve enflasyon krizi salgınına yol açacak.

Ancak kovid-19 krizi gelişmiş ekonomilerde de derin ve kalıcı izler bırakabilir. Halk sağlığında bir kötüye gidiş ya da başka bir salgına dair endişeler sebebiyle, işletmeler yatırım yapma ve işe alım konusunda daha ürkek olabilir. Krizin artırdığı devasa siyasi dalgalanmadan bahsetmeye gerek bile yok.

Gelişmiş ekonomilerde tüketici harcamalarında, başlangıçta “telafi”den kaynaklı bir yükseliş olabilirse de; uzun vadede tüketicilerin, daha fazla tasarruf etmeye yönelmesi olası. Bir süre önce gerçekleşen ve yılda bir toplanan Jackson Hole Sempozyumunda sunulan ilginç bir makalede Julian Kozlowski, Laura Veldkamp ve Venky Venkateswaran, salgının ABD ekonomisi için kümülatif uzun vadeli maliyetinin, kısa vadeli etkilerinden daha büyük bir mertebede olmasının, olasılık dahilinde olduğunu savunuyor. Bunun nedeni, kısmen halk arasında uzun süredir artmakta olan huzursuzluk.

Sempozyumda da ele aldığım bu analizler, özellikle tüketiciler konusunda ikna edici. 1930’ların Büyük Buhran’ını yaşamış olanların çocukları ya da torunları, iz bırakan bu deneyimin yaşamları boyunca davranışlarını etkilediğini bilir.

Kovid-19, yatırıma ve işe alıma doğrudan etkilerine ek olarak, daha uzun vadeli üretkenlik maliyetleri de dayatacak. Salgın son bulana kadar bir nesil çocuk, (özellikle düşük gelirli hanelerden olanlar) bir yıl okula devam etmemiş olmanın etkisini yaşayacak. Halihazırda can çekişmekte olan bir emek piyasasında, ilk işlerini bulmak için mücadele eden genç yetişkinler, gelecekte umduklarından daha az kazanmayı bekleyebilirler.

Bazı iyi şeyler de var. Salgın pek çok şehirde ticari gayrimenkul değerlerinde bir düşüşe yol açmış olsa da; şehrin çevresindeki yerleşim alanlarında ve uzun zamandır mağdur olan küçük ve orta boyuttaki şehirlerde, büyük bir inşaat ve yatırım dalgasına yol açabilir. Genel olarak, uzaktan çalışma konusunda gönülsüz olan şirketler, şimdi bunun işe yaradığını ve pek çok faydası olduğunu kabul ediyor. Boşuna umutlanmamız gerekse de; salgın, politikacıları evrensel olarak daha geniş bant internet sağlamanın yollarını aramaya ve daha az ayrıcalıklı çocukların bilgisayara erişimini sağlamaya teşvik edebilir.

Küresel ekonomi şu anda bir yol ayrımında. Politikacıların en önemli görevi, salgından en çok etkilenen bireylere ve ekonomik sektörlere acil yardım sağlamayı sürdürürken, devasa boyutlardaki belirsizliği azaltmaya çalışmak. Ancak kovid-19’un körüklediği güvensizliğin, en kötüsü geçmişte kaldıktan çok sonra bile, küresel ekonomiye yük olması muhtemel.


Kenneth Rogoff / Harvard Üniversitesi Ekonomi Profesörü


Project Syndicateden çeviren: Tanju Aşanel Düzeltme: Deniz Vural


Bir Yorum Yazın