NEDEN OKUNMALI? Londra, ABD’den gelen baskılara rağmen küresel pazar lideri Çinli Huawei’nin Büyük Britanya’daki 5G cep telefonu ağının inşasına katılmasına ocak ayında karar vermişti. Şimdiyse hükümet aynı şeyi yasaklıyor ve halihazırda şebekede bulunan Huawei ekipmanlarını çıkarıyor. Yorumcular Avrupa’nın geri kalanının nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini tartışıyor.
Okuma süresi: 3 dakika
Londra ABD’nin tarafına geçti
İtalyan La Stampa köşe yazarı Gianni Riotta, Çin’le ABD savaş gemileri arasındaki mevcut gerginliğin sebebini açıklıyor:
“İki yüz bin tonluk ağırlıkları ve dört nükleer reaktörüyle Amerikan uçak gemileri USS Ronald Reagan ve USS Nimitz, ilk bakışta dijital dünyanın gözle görülmeyen cazibeleriyle pek alakalı görünmüyor. Ancak iki uçak gemisinin Güney Çin Denizi’ndeki rotalarıyla Britanya Başbakanı Boris Johnson’ın, salı günü Çin’in dev şirketlerinden Huawei’yle Londra’da 5G uygulaması müzakerelerinde sergilediği olumsuz tutum arasında bariz bir ilişki var. (…) ABD’yle Çin arasındaki düello, Donald Trump’la Joe Biden arasındaki seçim mücadelesinde daha da keskinleşiyor ve Londra bu konuda karar verdi. (…) Biden’ın kazanacağı bir seçimin Pekin yönetimiyle stratejik rekabeti bitirmeyeceğini bilerek, Washington’ın tarafında yer alıyor.”
Avrupa açmazda
“Londra kararını vermiş durumda,” diyor Belçikalı De Tijd:
“Dijital dönemin soğuk savaşı güç uğruna yürütülüyor. ABD dijital dünyanın bazı önemli alanlarındaki avantajını yitirmek istemiyor ve Çin’in en büyük rakibi olmasını engellemeye çalışıyor. (…) Avrupa, ABD’den yana meylediyor, başka şansı da yok zaten. (…) Amerikan yaptırımları karşısındaki korku oldukça derin. ABD’nin, yaptırımları uygulanmadığı takdirde, dünyanın neresine olursa olsun müdahale etmek gibi bir alışkanlığı var. (…) Avrupalı ülkelerin ve şirketlerin, tutumları nedeniyle bedel ödeyeceklerine şüphe yok. Çin de onlara yaptırım uygulayacaktır. Böylece dünya ticareti, daha fazla baskıya maruz kalacaktır.”
Eleştiriye evet ama savaşa gerek yok
Danimarkalı basın kuruluşu Berlingske, Çin konusunda her zaman dikkatli adım atılması gerektiğini savunuyor:
“Çin’e sınırlarını göstermek için kullanılacak yöntemler konusunda Amerikalılarla aynı görüşte olmamız gerekmiyor. Savaş gemilerimizi Çin’in arka bahçesinde devriyeye çıkaracak durumda değiliz. Etkili bir diplomasi ve Pekin yönetimiyle doğrudan diyalog eşliğinde yürütülen güçlü bir protestonun, hâlâ başarıya gidecek en doğru yol olduğu inancındayız. Bunun sebebi, örneğin savaş gemilerinden biri bir hata yapacak olursa, işlerin hızla ciddiye bineceği bir çatışma evresindeyiz. (…) Liberal dünya düzeninde gösterdiği tutuma yer olmadığı ve bunların bir sonucu olacağı Çin’e açıkça söylenmeli. Burada kastedilen sonuç savaş değil, uluslararası forumlardan dışlanmak ve tecrit. Ta ki Çinliler büyük olmanın sorumluluğunu anlayana dek.”
Pekin’in uzun kolu
“Batı dünyası, Çin’e muamele konusundaki saflığını artık bir kenara bırakmalı,” diyor İsveç’ten Svenska Dagbladet:
“Dünya her geçen gün, Soğuk Savaş günlerini hatırlatan bir duruma dönüşmeye meylediyor. Aradaki en önemli fark, günümüzde Çin’in kapitalizmi güvenlik politikasında bir silah olarak kullanması. Nitekim kendi pazarlarını korumaya alıyor ve rakiplerine pazarın sadece ufak bir bölümünü açıyor. Öte yandan rekabetin serbest olduğu Batı’da gerekli nüfuza kavuşmak için, özel oldukları ileri sürülen şirketler kullanılıyor. Çin’e hep avantaj sağlamış, eşitsiz bir oyun bu. (…) Ticaret politikası aynı zamanda güvenlik politikasıdır. Huawei gibi Çinli şirketler, devletin kolu gibidir. Nitekim bizlerin de buna böyle bakmamız gerekir.”
Komplo teorilerindekine benzer çekinceler
İngiliz The Spectator‘a göre sırf paranoya yüzünden ilerleme tehlikeye atılıyor:
“Endişenin sebebi, Huawei’nin (yani aslında Çin’in) Britanya şebekelerine bağlı donanımlara uzaktan erişmenin (ki akla yakın görünüyor) ve bu verileri fark ettirmeden Çin’e aktarmanın (ki bu çok mantıklı sayılmaz) gizemli bir yolunu bulduğu şeklindeki tahmin. (…) Neredeyse bir komplo teorisi. (…) En nihayetinde Huawei kararından en büyük zararı görecek olan Britanya halkı. Ne de olsa sürücüsüz otomobilleri mümkün kılacak, alışverişi otomatik olarak eve bırakacak ve evden çalışma imkânlarını artıracak bu teknolojiyi sunabilecek, benzer koşullara sahip başka bir şirket yok.”