NEDEN OKUNMALI? 18 Nisan Pazar gecesi on iki futbol kulübü kendi aralarında bir Avrupa ligi kurma kararını açıkladı. Şimdiyse Barcelona ve Real Madrid dışındaki kulüpler desteklerini çektiğini açıkladı; ancak, planlar rafa kaldırılmış değil. En iyi ve en popüler kulüpler, uzunca bir süredir UEFA’nın Şampiyonlar Ligi pazarlamasından daha fazla pay almayı talep ederken, Avrupa Süper Ligi Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan bir rakip olacaktı.

Okuma süresi: 4 dakika

Reform Zamanı

İngiliz futbolu bu yaşananlardan acilen ders çıkarmalı, diyor The Times:

“Bu skandalın gösterdiği şey, İngiliz futbolunun, satın aldıkları kulüplerin mirasını pek de önemsemeyen oligarklara ve kleptokratlara çok açık olduğuydu. Ücretler konusunda üst sınırın olmaması, birçok kulübün ekonomik olarak hayatta kalabilmesini olanaksızlaştıran bir maliyet sarmalına yol açtı. Böylece zengin kulüplerle yoksul kulüpler arasında bir uçurum oluştu ve bu uçurum küresel salgınla birlikte daha da arttı. Avrupa Süper Ligi bu sorunu daha da içinden çıkılmaz hale getirebilirdi ve bu durum başarılarıyla İngiliz futbolunu besleyen İngiltere Premier Ligi’nin sonu anlamına gelebilirdi. (…) Şimdi bu komplonun boşa çıkarılmasından sonra, futbolda denetim mercilerinin reformu, en yüksek önceliğe sahip olmalı.”

Hedef Çoktan Belli Oldu

Avrupa Süper Ligi’ne gerek yok, profesyonel futbolun giderek daha da ticarileşmesi UEFA’nın kendisini bile kaygılandırıyor, diyor Polonya’dan Gazeta Wyborcza:

“Avrupa Süper Ligi tartışması, UEFA’nın Şampiyonlar Ligi için aldığı pazartesi günkü kararı bile gölgede bıraktı. Bu karara göre maç sayısı 125’ten 225’e çıkacak; ve gruplardaki ‘herkes herkese karşı’ prensibi, zengin kulüplerin çıkarını daha da önceleyen ‘İsviçre Sistemi’yle (ç.n. Satranç turnuvalarında uygulanan ve eş puanlıların eş puanlılarla oynaması kuralını temel alan çok turlu sistem) değiştirilecek. (…) Geçtiğimiz 25 yılda atılan; ve sistemi, logosunu değiştirmeden bir tür Avrupa Süper Ligi’ne dönüştüren adımların bir yenisi bu. Şampiyonlar Ligi’ne öyle alıştık ki her şeyi kabul ediyoruz.”

Spor İçin İyi Olan Avrupa’ya da İyi Gelir

 İspanya’dan La Razón, Avrupa Süper Ligi’ni harika bir proje olarak nitelendiriyor:

“Belki UEFA’ya iyi gelmeyecektir ama futbolun hayrına olacağı kesin. Futbol sadece bir spor değil, devasa bir kültür endüstrisi ve geleceği, onu dünyaya taşımış ve toplumsal değerlerin bir aynasına dönüştürmüş kulüplerin ellerinde olmalı. Avrupa’daki kulüplerin en iyileri arasındaki bu rekabet, sırf ekonomik alışverişin sahnesi olmakla kalmak istemeyen bir Avrupa’nın, daha da kenetlenmesi sürecinin doğal bir sonucu olduğu için, resmi kurumlar tarafından da desteklenmeyi hakkediyor. Britanyalı takımların da kurucu kulüpler arasında yer alması, Brexit’in açtığı yaraların kapanması açısından binlerce iyi niyet açıklamasından çok daha faydalı olacaktır.”

Sıkıcı Olacağı Kesin

Katılan kulüplerin büyüklüğü uzun vadede seyirci çekmek için yeterli olmayacaktır, diyor Çekya’dan Mladá Fronta Dnes:

“Projenin karşılaştığı müthiş direnç anlaşılır. Liverpool futbol kulübünün teknik direktörü Jürgen Klopp haklı olarak, takımının arka arkaya on yıl boyunca neden hep Real Madrid’le karşılaşması gerektiğini sormuştu iki yıl önce. Bu kimin hoşuna gider ki? Taraftarlar, daha ilk düdük çalınmadan, VIP kulüplerin biteviye tekrarlanan bu maçlarını izlemekten sıkılmış olacak. Belki de sırf bu yüzden futbolun güzelliğinin, bir para denizinde boğulmaması ihtimali var.”

İş modelinin hesaplanabilir olması gerekiyor

Yaşanmakta olan iç savaş, kulüplerin mali krizinin ve sporun kendisiyle iş modeli arasındaki kırılmanın kaçınılmaz sonucu, diyor İtalyan La Repubblica:

“Bir yanda performans ilkesi; dökülen ter, stadyumda hissedilen heyecan ve maç sonucunun öngörülemezliği var. Diğer yandaysa, iş boyutu, büyük organizasyon, elinde uzaktan kumanda, nihayetinde hep aynı takımların oynadığı, tekrar tekrar gösterilen diziler gibi sadece en iyi maçları izlemek isteyen tüketiciyi tatmin etme zorunluluğu. (…) İş modeli somut rakamlar görmek ister, kesin olgular, programı önceden belirleyebilmek ve rastlantısal sonuçların kurbanı olmamayı ister: Sadece küresel salgın yılında Avrupa’nın en zengin 20 kulübü, toplamda iki milyar avro kaybetti.”

Açgözlülüğün sonucu

Slovenya’dan Dnevnik, ufukta kıyasıya bir hukuk savaşının yaklaşmakta olduğunu görüyor:

“UEFA, FIFA, milli takımlar, kulüp sahipleri, oyuncular, teknik direktörler ve taraftarlar, verdikleri ilk tepkilerde ayrılıkçı kulüpleri kıyasıya eleştiriyor. (…) UEFA (Şampiyonlar Ligi ürünüyle) ve Avrupa Süper Ligi halkın, özellikle taraftarların ve medyanın ilgisini kazanmak için var güçleriyle mücadele edecektir. İlk tepkilere bakılacak olursa ibrenin, seçkin temsilcilerin tükenene kadar kendi aralarında mücadele edeceği bir rekabet sisteminden yana olmadığı açık. Küçük bir kulübün bir devi devirme ihtimalinin, klasik derbilerin heyecanının cazibesi nerede? Kulüpleri, yaptırımlar, men edilme cezaları ve milyarlar tutarında tazminat davaları beklediğinden, acımasız ve kirli bir hukuk mücadelesine doğru gittiğimiz anlaşılıyor.”

Hedef Şampiyonlar Ligi’nde Reform

Avrupa Süper Ligi sadece bir blöf olsa bile, Litvanya’dan Delfi‘ye göre futbol kalıcı olarak değişime uğrayacak:

“Eski İngiliz santraforlardan efsanevi Gary Lineker’a göre, Avrupa Süper Ligi’ni kuranların amacı, mevcut sistemi yok etmekten ziyade belki de öncelikle müzakerede ellerini güçlendirmek. Diğer bir deyişle, Şampiyonlar Ligi’nde reform yapılmasının önünü açmak gerekiyor. UEFA’nın ve FIFA’nın yeterince şeffaf olmadığı ve birçok kesimin gözünde güvenilir bir hava yaratmadığı malum. Ancak kesin olan şu ki futbolda bir devrim yaklaşıyor ama devrimler de sık sık kendi çocuklarını yer.”


Derleme: Tanju Aşanel Düzeltme: Deniz Vural


Bir Yorum Yazın