Geçtiğimiz yıl 1 Mayısta yayınlamaya başladığımız yasonrası.com’da ilgi çeken yazı dizilerinden biri, müzik dünyasının önde gelen isimleriyle yaptığımız söyleşiler oldu. Pandeminin yoğun etkileri geçtiğimiz yıl belki de en çok müzik dünyasını sarstı. Geçtiğimiz yıl sorularımızı yanıtlayan değerli müzisyen, yapımcı ve aranjörlere bir yılın ardından yeni sorular yönelttik. Ayrıca bu yılki söyleşilerimize yeni isimler de katıldı.
Beşinci söyleşimizi Türkiye’nin tanınmış müzisyenlerinden davulcu Alpay Şalt’la gerçekleştirdik.
Tüm Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de müzik dünyası için zor bir yıl geride kaldı. Aradan geçen bir yılda müzik adına neler yapabildiniz?
13 Mart 2020’de Ogün Sanlısoy ekibi olarak, İzmir Çiğli’de, Khan Moto’nun yeni yerinin açılışında çalmıştık. Sadece biz müzisyenler için değil yüzlerce müzikli mekan için de çok zor bir dönemin başlangıcı oldu bu tarih. Kağan Bey ve ekibi özenerek hazırladıkları yeni yerlerini, açtıkları gecenin ertesi günü geçici olarak kapattılar. Otelden ayrılırken, aynı yerde çalacak olan Kurtalan Ekspres’in menajeriyle karşılaşmıştık, “Geldik ama çalacak mıyız bilmiyorum,” demişti çünkü 14 Mart’ta vaka sayıları epey artmıştı ve belirsizlik dolu günler başlıyordu. Nisan’daki eve kapanma döneminde, arşivimdeki eski konser ve televizyon çekimi görüntülerini montajlayıp YouTube kanalıma yüklemeye başladım. O sırada sosyal medyada gördüğüm bir duyuruyla, TRT Belgesel’in kısa film yarışmasına katıldım. “Hayat Eve Sığar” ve “Evde Hayat Var” sloganlarının pekiştirilmesi amacıyla düzenlenen bu yarışmaya gönderdiğim kısa film üçüncü oldu. 2020’nin yaz aylarında gevşeme günleri başladı, açık hava etkinliklerine izin verildi. Temmuz sonunda eşlik ettiğim usta yorumcu Alpay’la birlikte, Cumhurbaşkanlığı’nın düzenlediği, TRT ve YouTube’dan yayınlanan konser serisinde çaldım. Şunu gördüm ki aldığım paradan çok, ekiple bir arada ve sahnede olmak iyi geldi. Eve kapandığımız günlerde, sosyal canlılar olduğumuzun iyice farkına varmış olduğumuzu düşünüyorum. O dönem gündeme “Arabalı Konserler” fikri çıkagelmişti ve bilet satacağı garanti olan büyük isimler bu konserlerde yer aldı. İşin ucunda para kazanmak varsa, alternatif müzik türlerinin hiç şansı olmaz. Bu konserlerle dalga geçerek tepkimizi göstermek bahanesiyle, Mr. Steel ile “Live in Sincerity” adında bir stüdyo konseri kaydettik. Konser videosu yan yana park etmiş arabalara yakın çekimle başlıyor ve kamera uzaklaştıkça bunların mikser taşıma kutusunun üzerine dizilmiş oyuncak arabalar olduğu anlaşılıyordu. Sanatçılar yokluk zamanlarında bile yaratıcılıklarını kullanarak üretme şansına sahiptir, sanatçı üretmediği zaman ölür. Ağustos’ta sanki etkinlikler başlayacakmış gibi bir hava esti, bir takım akustik konserler olacakmış gibi provalar yaptık fakat genelgeler doğrultusunda akustik formatta çalınacak sahnelerde davulcu olmasının yasak olduğu söylendi, sebebi çok komik! Davul ritmi insanları ayaklandırıp dans ettirebilir, maazallah yakınlaştırabilirmiş. Ekim ayı geldiğinde, Ogün Sanlısoy’un küresel salgın sebebiyle öne aldığı, provalarını yazın yaptığımız akustik albümünün kaydı için stüdyoya girdik. Davul kaydı iki gün içerisinde bitti, sonra ekip ayrı ayrı kendi kayıtlarını yaptı. Kayıtların bitiminde, Whisky’nin 2017’de kaydetmeye başladığı Ateş Suyu 2.0 albümünün kapak tasarımı ve basım hazırlıklarıyla uğraştım. Kasım’da bir reklam filmi çekimi için kamera karşısına geçtim, bir klip çekimindeymiş gibi zevk aldım. Yüksek bir binanın en üst katında, boş bir yüzme havuzunun içinde davul çaldım, çok hoş ve değişik bir tecrübe oldu, moral kazandım. Ayrıca Mr. Steel’in ev yapımı klibi için kendi görüntülerimi kaydettim. Müstakil ve bahçeli bir evde oturmanın ne kadar değerli olduğunu bir kere daha anladım. Aralık’ta uzun zamandır ertelediğim, kullanılmış tencere ve tavalardan oluşan davul setimi kurdum. “Mutfak Monster” adını verdiğim setle, Cemil Demirbakan’ın “Cesur Dünya” projesi için kamera karşısına geçtim. Döndük dolaştık tekrar Mart ayına geldik, salgınla mücadelede bir arpa boyu yol gidemedik yine başa döndük, olan hastalık yüzünden kaybettiklerimize ve evde kalarak kaybettiğimiz bir yıla oldu. Ben de biraz gecikmeyle çevrimiçi davul dersi vermeye ve evde kanallı kayıt yapabilmek için bir düzenek kurma çalışmalarına başladım.
Müzik dünyası yeterince birlik olabildi mi ve yardımlaşabildi mi?
Müzik dünyası bir takım yardım ve dayanışma projelerini hayata geçirdi ama bunlar azınlıkta kaldı. Bazı çevrimiçi yardım konserleri düzenlendi, geliri ihtiyaç sahibi müzik emekçilerine dağıtılacak bazı albümler dijital platformlara yüklendi ama müzik dünyasında kayıtlı çalışanlar, çıkan devlet yardımından faydalanırken bile birlik olamadı. Bir kısım müzisyen manevi olarak bu yardımı kabul etmedi, bir kısım müzisyen de iyi niyetinden, ihtiyacım yok, ihtiyacı olana gitsin diye başvurmadı. Birlik olunabilseydi kayıtlı olan herkes yardımı alıp çevresindeki, ekibindeki gerçekten ihtiyacı olanlara bağışlayabilirdi, bunu bile organize edemedik. Bu arada, meslek birliklerinin katıldığı devlet yardımı görüşmelerinde öğrenildi ki aslında ülkede müzik sektörü çalışanlarının bir envanteri yok, kaç kişi bu sektörden ekmek yiyor belirsiz. Şimdi bireysel gayretlerle hazırlanan, Müzik Platformu (www.muzikplatformu.com) adı altında bir anket çalışması yürütülüyor, çıkan sonuçlar ışığında hazırlanacak eylem planları daha sağlıklı olacaktır.
Yanıldığınız bir öngörünüz oldu mu?
Evet! Birçok! 2020 sonbaharında konserlerin kontrollü şekilde yapılabileceğini düşünüyordum gerçekleşmedi. Devletin en azından kapanmanın ilk ayında herkesin elektrik, su ve doğalgaz faturalarını ödeyeceğini düşünüyordum, ödenmedi. Faturalardaki taksitlendirme süreci bile çok sonra başlatıldı. Müzik meslek birliklerinin hükümete, telif ödemelerindeki %17 stopajın en azından bir yıllığına alınmamasını kabul ettireceğini umuyordum, tersine, bindirim oldu. Müzik yapımcılarının yıllardır haksız şekilde üzerine çöktükleri dijital hak edişleri, sanatçılarıyla paylaşmak için bir düzenleme yapacağını umuyordum, oralı bile olmadıkları gibi, çoğunun bu telifleri bağlantılı meslek birliklerine yatırmadıklarını öğrendim. Sanatçıların çevrimiçi platformlardan biletli konser verip, normalde ulaşabileceklerinden fazla izleyiciye ulaşabileceğini ve bu sistemin belki de müzisyenler için daha iyi olacağını düşünmüştüm; ama hem teknik altyapı yetersizliği hem de internette halihazırda bedava birçok konser ve gösteri içeriği varken, o kaliteye yaklaşılamayacak olması bunu kısıtladı.
Yüzden fazla müzisyen zor koşullar nedeniyle intihar etti. Müzisyenler sadece maddi değil, manevi destekten de mahrum kaldı diyebilir miyiz? Bununla ilgili önerileriniz var mı?
Söyleşimizin başında da belirttiğim gibi, maddi çöküntünün yanında zorla izole edilme hali ve yalnız kalma duygusunun yaşattığı ruhsal çöküntü, zaten hassas ve kırılgan olan sanatçı insanları gelir kaybından daha çok etkiledi. Benim önerim sadece şu olabilir: Hepimiz tanıdığımız, bildiğimiz, yalnız ve zor durumda olduğunu tahmin ettiğimiz kişileri ara sıra telefonla arayıp yoklamalıyız. Whisky’den Serdar Çokuslu geçen gün sosyal medyada bu konuyu vurgulamıştı. “Yazmayın kardeşim, arayın!” demişti. Bu zor günlerde tanıdık, bildik bir ses duymak çok şeyi değiştirebilir.
Şimdi neler yapmalıyız?
Fikir ya da eser fark etmeden, üretmek, üretmek, üretmek. Sanatçıyı yaşatan şey üretmektir. Olanaklar dahilinde üretmek, bu zor günleri aşmak için katma değeri de olan iyi bir çözümdür. Ancak bu üretilenlerin, yapımcıdan çok sanatçıya kazanç olarak dönebilmesi için, telif ve hak ediş gelirlerinde yeni düzenlemelere ihtiyaç var. Nerelerde aksaklık oluştuğunu saptayıp, bu sorunlara çözümler üretmemiz lazım. Sanat dallarıyla uğraşanların mutlaka sosyal güvencesi olmalı, işsizlik maaşından, sağlık hizmetlerinden yararlanmalılar. Kayıt dışı çalışanların mutlaka kendini sisteme dahil etmesi gerekiyor. Devletin kayıtlı çalışmayı özendirmesi, vergi muafiyeti ve vergi indirimiyle daha çok kişiyi kazanması gereklidir.
Geleceğe dair yeni öngörüleriniz neler?
İnsan bir şekilde ayakta kalmaya devam ediyor, davranış ve düşünüş şeklimizi duruma göre değiştirip, ortama adapte olabiliyoruz. Dünya çapında bir salgın, bize tüm sistemin nasıl birbirine bağlı çalıştığını yine hatırlattı. Bunu bir uyarı olarak alıp, gelecekteki bir kıtlık, bir savaş, büyük göçler veya başka bir küresel felakete hazırlıklı yaşamalıyız. Büyük ülkeler çoktan yeni gezegenlere gözlerini dikti, dünyamızın bu şartlarda en fazla yüz yıl daha yaşanabilir kalacağını öngörüyorlar. Sanatçılar ne yapmalı? Eğer tek gelirleri sanatlarıysa, bunu bir meslek olarak tescil ettirmeliler. Ayrıca mutlaka bir b planı yaparak, zor günleri atlatacak pozisyon yaratılmalılar.
Alpay Şalt
25 Ekim 1968 İstanbul doğumlu.
Müzik ile lise yıllarında dahil olduğu Seth grubuyla tanıştı. 1989 yılında Türkiye’nin ilk Türkçe hard rock albümü ‘Babaanne’yi çıkartmış olan Whisky grubuna girdi. 1992 yılında Türkiye’nin ilk vurmalı çalgılar ve davul mağazası ‘Whisky Drum Shop’u açtı ve davul dersleri vermeye başladı.
1997 yılında, yılın rock davulcusu seçildi. Daha çok hard rock ve heavy metal tarzlarında müzik yapan birçok bar grubunun yanısıra Kronik ve Objektif gibi Türkçe Rock’ın önemli gruplarına eşlik etti. Sibel Tüzün ve Erkin Koray’ın birer albümünde davul kayıtlarında ve canlı performanslarında yer aldı.
1998 – 2006 yılları arasında Rapsodi grubu ile 8 yıl, Türk hafif müziğinin önemli icracısı Alpay ile 4 yıl sahne çalışmaları yaptı. 2005 ve 2006 yıllarında Cem Köksal ile Coca Cola Soundwave turnelerine katıldı. 2006 yılındaki Coca Cola Soundwave turnesinde Cem Köksal ekibine Rainbow, Deep Purple gibi efsane gruplarda solistlik yapmış Joe Lynn Turner’ın katılması hatırasına hazırlanan ‘LIVE!!!’ DVD ve CD’ sinde yer aldı.
2007 yılında YüKSEK SADAKAT grubuna dahil oldu, 2011 yılı Eurovision Şarkı Yarışmasında Türkiye’yi grubu YüKSEK SADAKAT ile temsil etti, bu yılın sonunda GiTARiZMA adlı proje grubunun kurulmasına öncülük etti.
2013 yılında bağımsız davulcu/davul eğitmeni olarak çalışma kararı aldı. 35. Yılını kutlayan grubu WHISKY ile konserlere ve yeni bir albüme hazırlanıyor.
30 yıldır davul çalan Alpay Şalt’ın SONOR davulları, ALESiS Elektronik, DDRUM Elektronik, EVANS Derileri, VIC FIRTH Bagetleri ve İSTANBUL MEHMET Zilleriyle endorsement anlaşması vardır.